BİR BABANIN ANNELERİ KISKANDIRACAK İTİRAFLARI… İtiraf edeyim, sonraları zaman zaman “ben bunu mu hayal ettim be?” dediğim zamanlar da oldu. Örneğin, hayal ettiğim şeyin gazını çıkartması için benim yardımıma da ihtiyacı yoktu (hatta gazı bile yoktu) ... Günde 20 kere altının değişmesi de gerekmiyordu. Hayallerimde uykusuzluktan gözlerimin yanması, neden ağladığını bilmediğin bir yaratığın ciyak ciyak kulaklarımı parçalaması ve benim bu duruma çare bulamamam, gibi bir durum hayallerimin hiç bir köşesinde yer almıyordu.
Derken kızım iki yaşlarına geldi. Ben bir süredir, her akşam ona masal anlatıyordum. En sevdiği masallar da içinde prenses ve prens olan masallardı. Ve o daima prensesle özdeşleştiriyordu kendisini. Ve bir gün o prensin kim olacağına da karar verdi: Prens bendim...
Vay be, baba olmak keyifli bir hal almaya başlıyordu galiba...
Bu yazı giderek kızımla ilgili yaşadığım güzelliklere doğru kayıyor galiba... Eyvah!.. Şimdi yer sınırlamasının ne kadar da can sıkıcı bir şey olduğunu anladım. Bu kadar kısa bir yerde ben nasıl baba olmanın ne kadar keyifli, ne kadar yeri doldurulamaz, ne kadar da “ne kadar bir şey” olduğunu anlatabilirim... Kızım şu anda dört yaşında. En az 7-8 aydır haftasonu sabahları elinde çorabı ve hırkasıyla odama gelip, beni uyandırıyor (güne güzel bir başlangıç)... Anneyi uyandırmamaya çalışarak salona geçiyoruz (parmak ucu modu)... O günkü kahvaltıda krep mi omlet mi yemek istediğini söylüyor (lezzet)... O yumurtaları kırıyor ve karıştırma işlerini hallediyor, ben de ateş gereken yerleri hallediyorum. Sofranın hazırlanması tamamen ortak (işbirliği)... Anneyi kaldırıp, hep beraber kahvaltımızı yapıyoruz (iyi koca ve iyi evlat)... Annenin yoğun çalışması gereken bir haftasonu ise toplanması gereken masayı anneye bırakıp dışarı çıkıyoruz (uyanıklık)... Güzel bir tiyatro veya film bulup izliyoruz (sanatsal aktivite)... Karnımız acıkmışsa bir “bolkepçe aşevi” bulup, karnımızı doyuruyoruz (tutumluluk)... Gündüzü bir şekilde sonlandırıp evimize geri geliyoruz (kürkçü dükkanı)... Deliler gibi oyun oynuyoruz (dinlenme)... Annenin yaptığı süper leziz makarnalar eşliğinde, güzel bir çocuk filmi izleyip, koltukta uzanıyoruz (miskinlik)... Kızımın uyku saati geldiğinde odasına geçiyoruz ve ona bir hikaye kitabı okuyorum (edebiyat)... Uyku modundan çıkıp tekrar azma moduna geçme denemelerine, baba olarak karşı koymaya çalışıyorum (otorite denemesi)... En sonunda onu öpüp iyi geceler diliyorum. Ve beni yanaklarımdan öpüp üç kelime söylüyor: “Seni seviyorum babacığım”...
|
anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın |
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE |