KIŞ HAMİLELERİNİ SAĞLIKLI KILACAK ÖNERİLER

Kış aylarında hamilelerin en çok dikkat etmesi gereken konulardan biri, sağlıklı havalandırma olmalıdır. Yetersiz havalandırma hem bulaşıcı hastalıkların daha kolay yayılmasına sebep olur, hem de hava kirliliği faktörü bebeğinize zarar verebilir.

Evde ısınmak için kullanılan kömür, odun vs. gibi yakıtlar, evdeki havanın da kirlenmesine sebep olur. Ayrıca temizlik için kullanılan kimyasallar, merkezi ısıtma-soğutma sistemleri ve nemli mobilyalar da bu kirliliği tetikler. Pencereleri ve kapıları açarak evdeki havalandırmayı sağlayabilir, mutfak ve banyodaki havalandırma fanlarından yararlanabilir ve hava temizleyici cihazlardan edinebilirsiniz.

Hamileliğiniz süresince cildiniz daha hassas olacak ve daha çok bakıma ihtiyaç duyacaktır. Özellikle soğuk havalarda cildiniz kuruyup çatlayabilir ve çatlaklar da enfeksiyon riskini arttırır. Bu nedenle el ve yüz yıkamada soğuk su yerine ılık su kullanmalısınız.

Kışın hamile giyiminde tek parça kalın kıyafetler yerine, kat kat, rahatsızlık vermeyecek yumuşak kıyafetler giyilmesi önerilir. Polyester ve sentetik kumaşlar yerine pamuklu kumaşları tercih etmeli ve aşırı terlemekten de kaçınmalısınız.

Kış aylarında güneşten daha az yararlanmakla birlikte, her gün 1 saat açık havada yürümek ve oturmak, gereken D vitamini için yeterli olabilir.

Soğuk hava nedeniyle su içme konusunda isteksizlik olacağından, su tüketiminde azalma olur. Vücut suyunu dengede tutabilmek için ortalama 2 litre su içilmelidir. Ayrıca sıcak içecek isteği artacaktır; fakat bu durumda karışık bitki çayları tercih edilmemelidir. Zira bazı bitki çayları hamilelikte düşük riskini arttırabilir.

Karlı ve buzlu yollarda düşmemek için uygun ayakkabı seçimi de çok önemlidir. Düz, topuksuz, derin tırtıklı ve lastik tabanlı ayakkabılar kar ve buzda son derece güvenlidir.

Diyetisyen Başak Kefeli:
“KIŞ HAMİLELERİ İÇİN BESLENME REHBERİ”

• “Kış gebeliğinin en şanslı tarafı, yazın ışıldayan güneş sayesinde bol bol deposu yapılan D vitamininin gebelik sürecince anne adayına yetmesidir. Ancak bu durum D vitamini seviyenizi kontrol ettirmeyeceksiniz anlamına gelmemeli. Doktor kontrolünüzde isteyeceğiniz şey kanınızda 25-OH-VD3 seviyenize baktırmak olmalıdır.

• Mevsim kış olunca akla gelen konu, kol gezen gribal enfeksiyonlar ve soğuk algınlıkları oluyor. Bu konuda ise önemli olan gebe kadının bağışıklık sisteminin son derece kuvvetli olması. Destek alabileceğimiz besinler ise avuçlarımıza sunuluyor: Portakal, mandalina, kivi, limon, nar gibi meyveler ve tabi ki balık.;
• Omega-3 diye bilinen ve balık, ceviz, semizotu gibi besinlerde bulunan yağlar bağışıklık sistemini güçlendiren en önemli besin bileşenlerinden biri. Peki, tek başına bu besinleri yemek yeterli oluyor mu? Yapılan son çalışmalar gebe annelerin, saflaştırılmış balık yağı tüketmelerini öneriyor.
• Soğuk kış günlerinde evden kahvaltı yapmadan çıkmak ise gebe kadının bedenini yoran önemli bir detay. Mutlaka kahvaltı yapılmalı ve özellikle müthiş renkleri ile tam bir sağlık deposu olan yumurta tüketilmeli. Günde 1 adet yumurta yeterli olacaktır.
• Bebeğinizin tam bir gurme olmasını istiyorsanız kış gebeliğinin avantajlarından faydalanın. Karnabahar, brokoli, kereviz, soğan, sarımsak gibi kış sebzelerini tüketmekten korkmayın. Gebeliğinizin 12. haftasından sonra yediklerinizin tadını algılamaya başlayan bebeğiniz için bu sebzeler damak tadı oluşumu için muhteşemler. Bu sebzelerin tadı bebeğinizin karnınızda durduğu sıvıya geçiyor ve daha doğmadan gurme olmuş bir bebeğiniz olmasına yardımcı oluyor.
• Normal kişiler için de bilirsiniz kış ayları kilo alma ayları gibidir. Soğuyan hava ile kısıtlanan hareketler, azalan su tüketimi kilo alma meylinde olan bedenler yaratmakta. Bu durum ile gebeliğin birleşmesi gereğinden fazla kilo alımı ile sonuçlanabiliyor. Gebelikte kilo yönetiminin hem sizin hem de bebeğiniz için son derece önemli olduğunu unutmayın. En ideali olan 12-13 kg kilo kazanımı ile gebeliğinizi sonlandırın. Bu konuda diyetisyenlerden destek alabilirsiniz.”

 

Op. Dr. Yurdanur Aktan Erkılıç:
“KIŞIN HAMİLE KALANLAR DAHA ŞANSLI”

“Kış mevsiminde hamilelik daha rahat geçirilir. Gebelik süresinde anne adayının, sadece günlük yaşamını sürdürecek oranda besin ve enerji alması yeterli olacaktır. Mevsiminde yetişen sebze ve meyveler ihtiyacı bol bol karşılar. Anne adaylarının, fiziksel gelişimini tamamlamış dolu besin depolarıyla gebeliğe başlamaları gerekir. Gebelik süresinde anne adayının, sadece günlük yaşamını sürdürecek oranda besin ve enerji alması yeterlidir. İlk aylarda kilo alamamak korkulacak bir durum değildir. Bulantı, kusma ve iştahsızlık kilo alımını ilk aylarda engelleyebilir, ancak tüm gebelik boyunca ortalama 10-12 kg almak normal olandır. Anne adayının günlük protein ihtiyacı 20 gramdır, 20 mgr demir, 500 mgr kalsiyum alması gerekir. Proteinler bitkisel ve hayvansal olarak iki türdedir ve her iki protein grubu da tüketilmelidir. Et -süt-peynir-yoğurt-yumurta hayvansal proteinlerdir. Kuru baklagiller-fasulye-nohut-mercimek-barbunya vb. ise bitkisel proteinlerdir. Balık, tüketilmesi gereken en önemli proteinlerden biridir. Balık, bebeğin zekâ gelişimi üzerinde olumlu etkisi olan omega 3 ve omega 6 yağ asitlerine sahiptir.”


Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Nihal Erdoğan:
“KIŞ HASTALIKLARINDAN KORUNMAK İÇİN ÖNERİLER”
“Hamilelikte kış aylarında grip ve üst solunum yolu hastalıktan sıklığı artar. Teorik olarak soğuk algınlığı, grip, farenjit, sinüzit ve larenjit gibi iltihapların hepsi üst solunum yolu enfeksiyonu kapsamına girer. Bu hastalıklara virüsler neden olur. Bazen bakteriyel enfeksiyonlar da eklenir. Üst solunum yolu enfeksiyonu denilince; genel olarak soğuk algınlığı veya gip anlaşılır. Farenjit, bu durumlara sıklıkla eşlik eder. Sonbahar ve kış aylarında bu mikroorganizmaların doğada görülme sıklığı artar. Kapalı yerlerde (okul, kreş, kışla, işyeri v.b) uzun süre kalınması, buraların iyi havalandırmamaları, soğuğun vücut direncini düşürmesi, sigara dumanı, yetersiz-dengesiz beslenme ve bazı çok iyi bilinmeyen mekanizmalarla bu aylarda bu tür hastalıkların görülme sıklığı artar. Normal zamanlarda bile çok rahatsızlık verici olan bu durum, hamilelikte hem daha çok sıkıntı yaratır hem de anne adaylarının bebekleri açısından endişelenmesine neden olur. Grip ve soğuk algınlığı birbiriyle çok sık karışır, ancak birbirlerinden çok farklı iki durumdur. Nedenleri ve sonuçlan farklılık gösterir. Her iki hastalık da virüslerle oluşur; gip Influenza A, B, C adı verilen 3 tür virüsten oluşurken, soğuk algınlığı 200'den fazla virüsten kaynaklanır. Soğuk algınlığı genellikle burnu etkilerken, grip tüm vücudu etkiler. Her iki hastalık da damlacık enfeksiyonu şeklinde havadan bulaşır. Virüsü taşıyan kişi hapşırdığında milyonlarca virüs havaya karışır ve kişinin göz, burun ve ağzından girerek enfeksiyona neden olur. Viriisü alan kişi, bundan sonraki ilk iki gün civarında en fazla bulaştıncılığa sahiptir. Öte yandan eller de bulaşmada rol oynayabilir. Kış aylarında sıkça karşılaşılan bu hastalıkların belirtirleri, tedavi yöntemleri ve korunma yolları ise şöyledir:

SOĞUK ALGINLIĞI VE GRİP
Soğuk algınlığı; üst solunum yollarını etkileyen virüslere bağlı hastalıklara verilen genel isimdir. Burun akıntısı, hapşırma, öksürük, hafif baş ağnsı, hafif ateş, gözlerde sulanma ve kulak ağrısı olarak kendini gösterir. Grip ise kas ağrısı, kuru öksürük, burun tıkanıklığı, soluk almada güçlük, burun akıntısı, ateş, titreme, şiddetli olabilen baş ağrısı, iştahsızlık, halsizlik ve yorgunluk şeklindedir. Hamilelik, tek başına üst solunum yolu enfeksiyonuna yakalanmak için bir risk oluşturmaz. Ancak hamile bir kadın enfeksiyona yakalandığında komplikasyon görülme ihtimali daha çok artar. Aynı yaş grubundan kadınlar karşılaştırdığında; hamile olanların üst solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle hastaneye yatırılarak tedavi edilme oranlarının, hamile olmayanlara göre daha yüksek olduğu görülür. Hamilelik; kişinin bağışıklık siteminin yanı sıra dolaşım ve solunum sisteminde de değişikliklere neden olarak, komplikasyonlar açısından daha yüksek risk altında olmalarına yol açar. Öte yandan hamileliğin son dönemlerinde gribe yakalanan bir anne adayının, doğum sonrası hastalığını bebeğine geçirme ihtimali fazladır.

HAMİLELİKTE GRİP AŞISI GÜVENLİ Mİ?
Grip aşısı, canlı virüs içermeyen, hamilelikte ve emzirme döneminde kullanılabilen güvenli bir aşıdır. Amerikan Jinekolog ve Obstetrisyenler Birliği (ACOG), 2000 yılı Aralık ayında yayınladığı görüşünde; salgın mevsiminde hamileliğinin ikinci ya da üçüncü trimesfer'inde (son 3 aylık döneminde) olan kadınlara grip aşısı olmalannı önermiştir. Yine aynı bildiride şeker hastalığı, astım ve hipertansiyon gibi yüksek risk durumlarının varlığında, hamilelik yaşına bakılmaksızın grip aşısı yapılması önerilir. Bu gibi yüksek risk faktörleri olmayan anne adaylannda ise aşının ilk trimester (ilk 3 ay) sonunda yapılması önerilir. Bununla birlikte aşı sonrası annede gelişen antikorlar bir miktar bebeğe de geçerek yaşamının ilk aylarında onu da gribe karşı koruyacaktır. Grip mevsimi genellikle Kasım-Nisan ayları arasındaki süreci kapsar. Aşı için en ideal dönem, Ekim ayı ile Kasım ayı ortasına kadar olan zamandır. Aşı sonrası antikor üretilmesi ve koruyuculuğun başlaması için 1 -2 haftaya gerek vardır. Grip aşısının koruyuculuğu yüzde 70-90 arasında değişir. Grip aşısının olası yan etkileri şunlardır; enjeksiyon alanında lokal hassasiyet ve şişlik, hafif ateş ve halsizlik, nadiren alerjik reaksiyon. Grip aşısı gribe neden olmaz. Öte yandan yumurta alerjisi olanlara grip aşısı yapılmamalıdır.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Gerek soğuk algınlığı gerekse grip için ne yazık ki etkili bir tedavi yok. Hiçbir ilaç ya da uy gulama, hastalığın süresini kısaltmıyor. Ancak yakınmaiann daha hafif ve daha az rahatsızlık verecek şekilde atlatılmasına yardımcı olabilecek destek tedavileri uygulanabiliyor. Soğuk algınlığı ya da grip hastalığını yaşayan anne adaylannın dikkate alması gerekenler şöyle:
• Her iki hastalık da virüslerin neden olduğu hastalıklardır. Antibiyotikler, virüsler üzerinde etkili değildir, bu nedenle antibiyotik kullanılmamalıdır.
• Salgın dönemlerinde kapalı yerlerde fazla uzun kalmamak ve elleri sık sık yıkamak koruyucu olabilir. Örneğin; alışveriş merkezlerine gidilecekse, çok yoğun olmadığı sabah saatleri tercih edilmelidir.
• En iyi ve en etkili destek tedavisi istirahattır. Eğer mümkünse yatak istirahatı yapılmalıdır.
• Yatarken başınızı yukarıda tutmak (2 ya da daha fazla sayıda yastık ile yatmak) geniz akıntısının vereceği rahatsızlığı azaltacaktır.
• Bulunulan ortamın yeteri kadar sıcak olmasına ve iyi havalandırılmasına dikkat edilmelidir.
• Havanın kuruması engellenmeli, nemli olması sağlanmalıdır.
• Yeteri kadar sıvı alımı son derece önemlidir. Hamileler günde en az 10 bardak sıvı tüketmelidir.
• Boğaz ağrısını gidermek için pastil kullanılabilir.
• Burun tıkanıklığı için tuzlu su ya da okyanus suyu vb. kullanılabilir.
• Sinüs bölgelerinde (clmacık kemikleri ve gözler üstünde) ağrı varsa konjesyonu azaltmak için kompres uygulanmalıdır.
• Yakınmalar düzeldiğinde hemen normal aktiviteye dönülmemeli, tam bir iyileşme için bir süre daha dinlenmeye devam edilmelidir.


TONSİLLİT (BADEMCİK İLTİHABI)
Belirtileri; boğaz ağrısı, bas ağrısı, ateş, üşüme, titreme, boğazda ve çenede ağrıyan bezelerdir. Tonsilit belirtileri, gribinkilere benzer.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Kendinizde tonsillit beiırtileri görürseniz; bol bol dinlenin, yumuşak yiyecekler yiyin ve boğazınızı rahatlatacak sulu gıdalar tüketin. Ilık tuzlu suyla gargara yapmak ağnyı azaltır. Bir bakteri enfeksiyonu söz konusu olursa, doktorunuz antibiyotik alınmasını tavsiye edebilir. Belirtiler birkaç günde geçer.


SİNÜZİT
Burun çevresindeki sinüs adı verilen boşlukların iltihaplanmasına sinüzit adı verilir. Burun ve sinüsler; bakteri ve virüslerin sık sık yerleşip iltihap yaptığı bölgelerdir. Bu bölgelerde her zaman iltihaba yol açacak bakteri ve virüs bulunur ancak normal çalışan bir sinüste iltihap her zaman olmaz. Eğer sinüsün normal çalışmasına engel olacak bir durum varsa kolaylıkla sinüs iltihabı (sinüzit) gelişir. Sinüzit en çok nezle ve grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonları sonrası gelişir. Bu tür enfeksiyonlarda sinüslerin burun içine açılan delikleri ödem nedeniyle kapanır ve sinüs salgıları burun içine boşalamaz. Ayrıca sinüslerin havalanması da bozulur. Bu durumda sinüs içerisinde kolayca iltihap gelişir. Sinüzit genel olarak akut ve kronik olarak ikiye ayrılır. Akut sinüzit, yeni oluşan sinüzit anlamına gelir. Uygun tedavi edildiğinde tamamen iyileşir. Ancak kronik sinüzit, sinüslerde sürekli bir iltihap anlamına gelir ve tedavisi de zordur. Akut ve kronik sinüzitin belirtileri birbirinden farklıdır. Akut sinüzitte şikayetler daha şiddetlidir. Hastayı en çok rahatsız eden şikayetlerden biri ağrıdır. Bu hangi sinüsün iltihaplandığına göre baş ağrısı, yüz ağrısı, göz çevresinde ağrı şeklinde olur. Genellikle öne doğru eğilmekle artar. Ayrıca burun tıkanıklığı, burun akıntısı, koku duyusunda azalma, geniz akıntısı, ateş, çene ve dişlerde ağn, ağız kokusu, burun kanaması, göz kapaklan ve yüzde şişme gibi belirtiler olur. Öksürük, hem akut hem de kronik sinüzitin belirtisidir. Kronik sinüzitte şikayetler daha uzun süreli olmasına rağmen daha hafiftir. Ağrı daha seyrektir, hatta bazen yoktur. Kronik sinüziti olan hastalar bazen akut dönemler yaşayabilirler.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Hastaların sinüzit olmamak veya olunursa kolay tedavi edilebilmek için soğukta kalmaması en önemli kuraldır. Ayrıca saçların ıslak kalmaması, yaşadıkları ortamın nemi ve ısısının uygun olması, sigaranın dumanında dahi kalınmaması, alerjiye yol açabilecek toz, duman veya diğer irritan maddelerden uzak kalınması gibi önlemler de alınabilir. Sinüzit tedavisinde amaç, bakterilerin yok edilmesi ve sinüslerin burna açılan deliklerinin açılmasını sağlamaktır. Bu delikler açılmazsa sinüs iltihapları yok edilemez. Bakterilerin yok edilmesi antibiyotiklerle olur. Antibiyotik tedavisi en az 10 gün, hatta bazen 15-20 gün sürmelidir.


FARENJİT
Farenjit; küçük dilin arkasında bulunan bademciklerin olduğu bölgenin iltihaplanmasına verilen isimdir. Bir diğer tanım ile boğaz iltihabıdır. Aynı zamanda, sinüslerin iltihaplanması ya da ağız içinde oluşan enfeksiyonlar da farenjite neden olabilir. Kış aylarında daha sık görülen farenjit, genellikle küçük çocukarda çok sık rastlanılabilen bir hastalık olup, yetışkinlerde kronikleşmiş olabilir. Boğaz ağrılarının nedenleri. Sigara kullanımına bağlı olmakla birlikte pasif içicilerde de görülebilir. Ayrıca katı yiyeceklerin boğazı tahriş etmesi, boğaz ağrılarına neden olur. Hava koşulları, boğaz ağrılarını tetikleyen bir başka faktördür. Genelde kuru havada boğaz ağrlan sıkça görülür. Hamileliğin son 3 ayında artan reflü farenjite sebep olur. Boğaz ağrısı, boğazda yanma ve tek taraflı yutkunma güçlüğü vardır. Bu belirtilere ateş, ses kısıklığı ve yorgunluk eklenir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Hamilelik; kişinin bağışıklık siteminin yanı sıra dolaşım ve solunum sisteminde de değişikliklere neden olarak, komplikasyonlar açısından daha yüksek risk altında olmalarına yol açar. Farenjit tedavisi, antibiyotikle ve dinlenerek yapılır. Doktor tarafından önerilmeyen ilaçlar isteğe bağlı kullanılmamalıdır.”


anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE