ERKEN DOĞUM Bebeklerin 9 ay 10 günü anne karnında geçirmesi en ideal durum olsa da, erken doğumlar görülebiliyor. Ve gelişmiş teknoloji ile tıb sayesinde artık daha çok prematüre bebek hayatta kalabilme şansına sahip… Yine de erken doğan bebekler gelişimlerini tamamlamadan dünyaya geldikleri için birçok sorun da beraberinde geliyor. Bebek ne kadar zamanında doğarsa sorunlar da o kadar azalıyor.
ERKEN DOĞUMUN ALT SINIRI NEDİR?
ERKEN DOĞUMUN NEDENLERİ? Ayrıca annenin diyabet, bağ dokusu hastalıkları, astım, kalp hastalığı, yüksek tansiyon gibi sistemik nedenlere bağlı hastalıklarının bulunması da risk oluşturabiliyor. Bunun dışında rahimde birtakım yapı bozukluklarının, özellikle 20. haftadan sonra olan gebelik kayıplarının da önemli olduğunu ifade eden Dr. Karakoç, "Çift gözlü rahim olması ya da rahmin içinde septum denilen bir duvarın bulunması erken doğuma neden olabilecek faktörler. Bir de gebeliğe bağlı nedenler var. Preeklampsi denilen ve gebelikte ortaya çıkabilen yüksek tansiyonla birlikte giden anne ve bebekte ciddi problemlere neden olabilecek durum da erken doğum nedenidir. Plasentanın erken ayrıldığı abruptio durumlarında da erken doğum daha fazla görülür. Kansızlık da (anemi) erken doğumların, özellikle ülkemizde önemli bir nedenidir" diyor. Gebelik sırasında yaşanan fizyolojik ve psikolojik stresin de erken doğum riskini artırdığına dikkat çeken Doç. Dr. Fatih Güçer ise, "Stres erken doğumu başlatan mekanizmalardan biri. Doğum da bir strestir, ama bunun dışında CRH denilen stres hormonunun da erken doğumu başlatan mekanizmalardan olduğu biliniyor. Hem psikolojik hem de fiziksel stres. Ağır kaldırmak, uzun yolculuklar, ani hareketler yapmak gibi… Çoğul gebeliklerde ve daha evvelden düşük ya da erken doğum yapmış kadınların bir sonraki gebeliklerinde yine böyle bir risk vardır. Ayrıca annenin kan sayımı düşükse bu da riski yükseltir" diyor.
IVF (TÜP) BEBEKLERİNDE RİSK IVF bebeklerinde, erken doğum riski daha mı yüksek? IVF bebeklerinde düşük veya bebek kaybetme oranı niye daha yüksek?
ERKEN DOĞUM NASIL ÖNLENEBİLİR? Erken doğumdaki esas risk, bebeğin akciğer gelişiminin henüz tamamlanmamış olmasıdır. Bebeğin solunumu ile ilgili riskler 33. haftadan itibaren azalır. Dr. İbrahim Sözen, korunma için, daha önce erken doğum geçirenlere progesteron tedavisi yapılabileceğini belirterek, "2003 yılında New England Journal of Medicine'da yayınlanan bir çalışma sonunda gösterildi ki, daha önceki gebeliklerinde 34. haftadan önce doğum yapmış olan kadınlara haftalık progesteron hormonu enjeksiyonu yapıldığında, bu hormonun verilmediği benzer kadınlara kıyasla, bu kadınlarda erken doğum riskini çok azaltmış oluyoruz. 2004'ten bu yana kabul edilmiş bir tedavi. Daha önceden erken doğum geçirmiş kadınlara öneriyoruz" diyor.
ERKEN DOĞUM NASIL TEŞHİS EDİLİYOR? Erken doğumu doğru tespit etmek gerektiğine dikkat çeken Dr. İbrahim Sözen şu bilgileri veriyor: "Kadının doğum sancıları başladığında rahimde bir açılma görülmezse bu klasik anlamda erken doğum tarifine uymaz. Klasik erken doğumda hem düzenli kontraksiyonlar (sancılar) olur, hem de servikal (rahimağzı) değişim olur. Yani rahim ağzı açılıp, kısalmaya başlar. Sancıları olan kadınlarda erken doğumun olabilirlik riski fetal fibronektin testi ile belirlenebilir. Son derece hızlı ve kolay bir yöntem olan fetal fibronektin testinde vajenden smear testi yapar gibi bir sürüntü alınır. Eğer sonuç negatif çıkarsa, yani fetal fibronektin yok çıkarsa, o zaman yüzde 95 olasılıkla bu kadın önümüzdeki 14 gün içinde doğuma girmeyecek demektir. Kasılmalar durdurulduğunda güvenle evine gönderilebilir. Sonuç pozitifse, sorun var demektir. Ancak, pozitifin tahmin edici değeri o kadar yüksek değil. Dikkat edilmesi gereken bir gebe, anlamını taşır. Çünkü oradaki tahmin edicilik yüzde 60'larda kalmaktadır." Özellikle ikiz gebeliklerde gebe kadının rahim ağzı uzunluğunun dikkatle incelenmesi gerektiğinin altını önemle çizen Dr. Aytuğ Kolankaya, "Biz yıllardır bu tür gebelikleri takip ettiğimiz için oldukça tecrübe sahibi olduk. İkiz gebeliklerde mutlaka 20. haftadan itibaren rahim ağzı uzunluğunu ölçmeye başlıyoruz. Çünkü ikiz gebeliklerdeki kaybın en önemli sebebi mekanik faktörler. Yani iki bebeğin rahim içinde yer alması sonucu, yer çekimi ile rahim ağzının açılması. Bu nedenle rahim ağzı uzunluğu bize önümüzdeki dönemlerde yaşanabilecek erken doğum riskini belirlememizi sağlıyor. Genelde Türk kadınlarında rahim ağzı 4 cm civarındadır. Rahim ağzı uzunluğu, 3 cm'nin altına indiğinde oldukça riskli olduğunu, 2,5 cm altında ise erken doğum riskinin neredeyse kaçınılmaz hale geldiğini görüyoruz" diyor. Bu sonuçlar elde edildiğinde tedavi olarak mutlaka rahim ağzına dikiş konulması gerektiğini ifade eden Dr. Kolankaya, "Su kesesi açılmadan, sancılar olmadan sadece bir mekanik açılma söz konusu ise bu dikişler faydalı oluyor. Sancılar varsa, sancıları da ilaç tedavisiyle hastaneye yatırarak tedavi edebiliyoruz. Ama su kesesi açılmışsa, özellikle ikizlerde önde gelen bebeğin su kesesi açılmışsa doğumun gerçekleşmesi birkaç haftayı geçmiyor" diye konuşuyor. Belli tetkiklerle hangi hastanın erken doğum riskinin daha fazla olduğu tesbit edilebiliyor.
ERKEN DOĞUM TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ? "Erken doğumun önlenmesinde ve tedavisinde hastanın şikayetlerinin dinlenmesi çok önemlidir" diyen Dr. Handan Namlı Gürpınar şöyle konuşuyor: “Hastanın belirtilerinin tam değerlendirilmesi yapılarak hangi hastanın erken doğum riskinin daha fazla olduğunu tesbit etmek mümkün. Erken doğum tedavisinin başarısının yüzde 80-90'ı koruyucu hekimlik yapmaya dayanıyor. Bu nedenle, özellikle çoğul gebeliği olanların düzenli periyodlarla değerlendirilmesi, semptomlar yönünden bilgilendirilmesi ve ultrason muyeneleri sırasında 18. haftadan sonra vaginal ultrasonla rahim ağzı uzunluğunun ölçülmesi, riskli olanlarda belli aralıklarla ölçümlerin tekrarlanması gerekirse; rahim ağzına dikiş (servikal serklaj), yatak istirahati, hiadrasyon ya da ağrıları önleyici ilaç tedavilerinin yapılması gerekir." Doğum Uzmanı Dr. Ebru Füsun Akbay, erken doğumun tedavisinde değişik yaklaşım şekillerinin mevcut olduğunu söylüyor. 28. ve 34. hafta arasında erken doğum tehtidi olduğu zaman, bebeğin akciğerlerinin daha hızlı olgunlaşması için 24 saat arayla iki enjeksiyon kortizon iğnesi yapıldığını ifade eden Dr. Akbay; "Bu kortizonun özelliği bebeğe geçerek bebeğin akciğerlerinin daha hızlı olgunlaşmasını sağlamak. Eğer gerçek bir erken doğumsa, genellikle bunu ilaçlarla durdurmak mümkün olmuyor. Ancak elimizdeki ilaçlarla doğum olayını, erken doğum sancılarının başlamasından itibaren 48 saat kadar geciktirebiliyoruz. Böylece bebeğe en az iki gün kazandırıyoruz. Çünkü kazanılan her gün erken doğum için kardır. En yaygın kullanılan ilaçlardan biri damar yoluyla verilen magnezyum. Bu tedavilerin çoğu hasta hastanede yatırılarak yapılıyor." diyor. Dr. Akbay, erken doğum riski olan kadına yapılması gerekenleri de şöyle sıralıyor: "Önce yatak istirahati veriyoruz. Beraberinde pelvik istirahat dediğimiz cinsel ilişki kısıtlaması yapıyoruz. Rahim ağzında bir açılma 3 cm'nin üzerindeyse ilaçla tedaviye başlıyoruz. Bazı erken sancılarda rahim ağzında açılma olmuyorsa, hastaya evde istirahat ve bol su içmelerini öneriyoruz. Çünkü susuz kalmak da erken doğum sancılarına neden olabilir. Eğer 33-34. gebelik haftasındaysa, böyle yapılabilir. Daha ileri vakalarda, hastanın daha sık sancısı varsa, rahim ağzında belirgin bir açıklık söz konusuysa erken gebelik haftalarında onları tercihen hastaneye yatırarak tedavi ediyoruz. Tedavi olarak yine yatak istirahati, damardan sıvı ve ilaç tedavisi veriyoruz, ilaçla tedavide magnezyum ve bir de ağızdan alınan kalsiyum kanal blokerleri veriyoruz. Bunlar düz kasları gevşeten ilaçlardır. Bunların çoğu bebeğe yan etkisi olmayan ama yan etkisini annede gösteren ilaçlar. En sık etkisi ateş basması ve bulantıdır. Uzun süre verilip de hastanın vücudunda birikirse, ilk etapta hasta gevşer, düz kaslarındaki gevşeme solunum kaslarını da etkilediği zaman hasta solunum sıkıntısı çekmeye başlar. İdrar miktarında azalmaya neden olur. Akciğerlerde su birikebilir, bazen bu da sıkıntı yaratabilir. Solunum sıkıntısı geliştiyse hemen magnezyum durdurulup, kalsiyum verilir ve oksijen tedavisine geçilir, idrar söktürücü verilir. Bu yüzden erken doğumun tedavisi bıçak sırtında yürür gibidir. Fazlası da zararlı, azı da tedavi etmez. Eğer hastanın sistit vajinit gibi enfeksiyonu varsa, mutlaka onlar antibiyotikle tedavi edilmelidir." Sigara, kansızlık, düşük kilo ve çoğal gebelik gibi faktörler erken doğum riskini artırıyor.
ERKEN DOĞUM NİYE ÖNEMLİ? Dr. Ayşe Sokullu bu soruyu söyle yanıtlıyor: "Doğması gereken zamandan daha erken dünyaya gelen bebek hangi sorunlarla karşılaşıyor, sorusuna arayacak olursak 1,5-2 kilogramın altındaki bebekleri öncelikle solunum sorunları bekliyor. Çünkü akciğer gelişimi 28. haftadan sonra başlar, 32. haftadan sonra iyice olgunlaşır . 32. haftanın altında doğmuş bebeklerde solunum sorunu olma ihtimali yüksektir ve solunum cihazına bağlanmaları gerekebilir. Solunum cihazı bebeğin burnundan ya da ağzından takılan bir tüp aracılığı ile basınçlı hava ve oksijen verebilen bir cihazdır. Hayati bir destek sağlamakla beraber küçük prematürelerde ciddi stres kaynağı da olabilir. Yoğun bakım koşulları sağlandıktan sonra, tedavinin komplikasyonları ve prematüreliğin komplikasyonları birlikte gider. Solunum cihazlarının olası komplikasyonları dışında damardan verilen birtakım beslenme sıvılarının metabolik etkileri ve enfeksiyon riski ortaya çıkabilir. Bu aşamada doğru yaklaşımlar ve deneyim büyük önem taşır." Dr. Cihan Berkarda, erken doğumda bebeğin karşılaşabileceği problemleri şöyle sıralıyor: "Eğer anatomik bir bozukluğu yoksa ve bebek anne karnında su eksikliğine bağlı, pozisyonel, ortopedik sorunlar olmadan sağlıklı doğmuşsa, uzun vadede kronik akciğer problemleri olabilir. Oksijen tedavisine bağlı körlüğe kadar gidebilen retina problemleri olabilir. Gerek tedavilere, gerekse gelişim bozukluklarına bağlı işitme problemleri olabilir. Nörolojik problemler de, yenidoğanı bekleyen risklerden biridir. Çünkü prematüre bebeklerin beyin kanaması veya beyinde oksjien hasarına veya oksijensizlik hasarına bağlı birtakım gelişme bozuklukları olabilir. Beyin dokusu kendini yenilemeyen bir doku olduğu için uzun vadede de, öğrenme bozukluklarından, hareket kusurlarına kadar giden geniş bir yelpazede sorunlar ortaya çıkabilir." Erken doğum riskine karşı kadın hastalıkları-doğum uzmanları ve yenidoğan yoğun bakım ünitesinin birlikte çalışması gerektiğine dikkat çeken Dr. Sokullu; "Doğum ekibi bize bir erken doğum haberi verdiği andan itibaren, biz de gereken hazırlıkları yapıyoruz. Bebeğin ilk birkaç saati çok önemli. Doğduğunda ehil ellerde olması gerekiyor. Hemen tüpünün takılması, hemen solunum cihazına bağlanması ve bütün bunlar yapılırken hırpalanmaması gerekiyor. Bebek üzerinde gereksiz denemeler yapılmaması, prematüre bebekler üzerinde eğitim yapılmaması gerekiyor. Bizim hastanemizde en kötü durumdaki bebeğe en kıdemli hemşire bakar" diyor.
|
|||||||
anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın |
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE |