HAMİLELİKTE ULTRASONOGRAFİ HAKKINDA MERAK EDİLENLER
Ultrasonografi fetusun değerlendirilmesinde güvenli ve etkili
bir yöntem olarak kabul edilir. Hamilelik takiplerinde yapılan ultrasonografik incelemeye “obstetrik
ultrasonografi” adı verilir. 1970'lerin son çeyreğinde kullanıma girmesinden bu yana ultrasonografi,
obstetrik alanında kullanılan en önemli ve vazgeçilmez araçlardan biri olmuştur.
Günümüzde
kullanılan gerçek zamanlı ultrasonografi cihazları, hareket halindeki fetusun görüntülerini monitör
ekranına yansıtmakta ve fetusu incelemeye olanak tanımaktadırlar. Bu görüntüleri elde edebilmek için
yüksek frekanslı ses dalgaları kullanılmaktadır. Bu dalgalar “transducer” adı verilen bir prob
tarafından üretilir. Bu prob anne adayının karnı ile temas eden cihazdır.
Probdan yayılan bu
ses dalgaları değişik dokulardan değişik oranlarda ve formlarda yansıyarak aynı transducer'a geri
dönerler. Birbirinden farklı olan bu yansımalar bilgisayar tarafından işlenerek görüntü olarak
monitöre yansıtılır. Bu görüntüye “ultrasonogram” adı verilir. Fetal kalp atımları ya da bebeğin
hareketleri gibi hareketli görüntüler monitörden izlenir. Benzer şekilde görüntülerin incelenmesi
ile fetusta bulunan anormallikler saptanabilir. Yine fetusa ait ölçümler yapılarak gelişimi
değerlendirilebilir.
HAMİLELİKTE ULTRASONOGRAFİNİN ANA KULLANIM AMAÇLARI NELERDİR? 1.Erken dönemde gebeliğin tanısı ve değerlendirilmesi: Gebelik kesesi
transvajinal ultrasonografi ile 4.5 hafta gibi çok erken bir dönemde saptanabilir.
2.
Düşük tehdidi: Erken gebelikte kanama ortaya çıktığında fetusun canlı olup olmadığı
ultrasonografi ile değerlendirilir. Fetal kalp atımları 5,5-6. haftadan itibaren gelişmiş
ultrasonografi cihazları ile saptanabilir. Bebeğin anne karnında öldüğü “missed abortus” ya da hiç
gelişmediği boş kese gibi durumların tanısı da ultrasonografi ile konur. Yine benzer şekilde dış
gebelik veya mol gebelik tanısında da ultrasonografi son derece önemli bir rol oynar.
3.
Gebelik kesesinin ve fetal büyüklüğün değerlendirilmesi: Fetusun belirli uzunluklarının
ölçümü gebeliğin yaşını yansıtır. Bu özelllikle erken gebelikte daha belirgindir. Son adet tarihini
hatırlamayan hastalarda fetal ölçümler gebeliğin kaç haftalık olduğu konusunda önemli bilgiler
verir. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde ise fetusa ait bacak, kafa ve karın çevresi ölçümleri hem
bebeğin ağırlığı hem de gelişimi ile ilgili değerli ipuçları verir.
4. Plasentanın yerinin
saptanması: Obstetrik ultrasonografi plasenta previa ve benzeri plasental anomalilerin
saptanmasında en etkili yöntemdir.
5. Çoğul gebelikler: Çoğul gebeliğin tanısı
ultrasonografi ile konur. Ayrıca bebeklerin pozisyonları, fetustan fetusa transfüzyon sendromu gibi
hastalıkların varlığı ile plasenta ve amniyon keselerinin sayısı da ultrsonografide
saptanır.
6. Amniyon sıvısı hastalıkları: Amniyon sıvısının fazla ya da az olduğu
durumlar da ultrasonografi ile saptanır. Her iki durumda da fetus anomali açısından dikatli bir
şekilde değerlendirilmelidir.
7. Fetal anomaliler (Detaylı Ultrasonografi): Fetusa
ait pek çok anomali 20 hafta civarında yapılacak olan detaylı ultrasonografi ile saptanabilir.
İkinci düzey ya da malformasyon ultrasonografisi olarak da adlandırılan bu incelemede bebeğe ait
olabilecek hidrosefali, spina bifida gibi majör anomalilerin yanı sıra, diyafram fıtığı, oniki
parmak barsağında darlık gibi iç organları etkileyen anomaliler de saptanabilir. Ayrıca daha
gelişmiş cihazlar yardımıyla yarık damak, yarık dudak, doğumsal kalp anomalileri ve Down sendromu
varlığı tespit edilebilir. Bunlara ek olarak amniyosentez, koryon villus biopsisi, göbek kordonundan
kan örneği alınması ve anne karnındaki bebeğe uygulanan benzeri girişimler de yine ultrason
eşliğinde yapılır.
8. Diğer uygulamalar: Ultrasonografi bebeğe ait şu durumların
saptanmasında da tek araçtır: - Anne karnında kaybedilen bebeğin saptanması, - Bebeğin rahim
içinde duruş pozisyonunun saptanması, - Bebeğin iyilik halinin saptanması (biyofizik
profil).
GEBELİK TAKİPLERİNDE ÖLÇÜLEN PARAMETRELER ŞUNLARDIR: - Baş popo mesafesi
(CRL): Bu ölçüm 7-13 gebelik haftalarında yapılır ve gebelik yaşını 3-4 günlük yanılma payıyla
verir. - Biparietal çap (BPD): Başın iki yanında yer alan ve parietal kemik adı verilen kemikler
arasındaki mesafenin ölçümüdür. Bu ölçüm 13. haftadan sonra yapılır. 13. haftada 2.4 cm
civarındayken miadda 9.5 cm’e kadar artar. Aynı ağırlığa sahip bebeklerin BPD uzunlukları değişik
olabileceği için gebeliğin son dönemlerinde güvenilirliği azalır. - Femur uzunluğu (FL): Kalça
ile diz arasındaki femur adı verilen kemiğin ölçümüdür. İnsan vücudundaki en uzun kemiktir ve
bebeğin uzunlamasına olan gelişimini yansıtır. Güvenilirliği BPD gibidir ve 14. haftada 1.5 cm iken
termde 7.8 cm civarında ölçülür. - Karın çevresi (AC): Gebeliğin son dönemlerindeki en önemli
ölçümdür. Gebelik yaşından ziyade fetusun büyüklüğü ve ağırlığı hakkında ipuçları verir. Fetusun
ağırlığı BPD, FL ve AC’nin bir arada değerlendirilmesi ile yaklaşık olarak saptanabilir. Pek çok
gelişmiş ultrasonografi cihazı bu hesaplamayı otomatik olarak yapmakla birlikte elle hesaplama için
yapılmış grafik ve tablolar da mevcuttur.
|
HAMİLELİKTE
ULTRASON TAKVİMİ Hamile bir kadının tüm hamileliği boyunca kaç kere ultrasonografi
incelemesine girmesi gerektiği konusunda katı kurallar yoktur. Herhangi bir anormallik saptandığında
ya da normal olmayan bir durumdan şüphelenildiğinde ultrason incelemesi yapılabilir.
Her
şeyin normal olduğu durumlarda ise adet gecikmesinden 1-2 hafta sonra gebelik varlığının saptanması
ve bu gebeliğin rahim içinde yerleşmiş normal bir gebelik olduğunun gösterilmesi için ultrason
incelemesi yapılır. Bunun dışında her rutin kontrolde ultrasonografi yapılabileceği gibi sadece
18-20 haftalarda anomali saptanması açısından ikinci düzey inceleme (detaylı ultrason) ve 34.
haftada da bebeğin büyüklüğü ve pozisyonunu saptamak için ikinci bir inceleme yapılmasını öneren
ekoller de mevcuttur.
Ülkemizde genelde her rutin kontrolde ultrason yapma eğilimi mevcuttur
ve bu uygulama yanlış değildir. Ultrasonografinin uygulamaya girdiği dönemden günümüze kadar yapılan
pek çok kontrollü çalışmada gelişmekte olan fetus üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin olduğu
gösterilmemiştir.
|
TRANSVAJİNAL ULTRASONOGRAFİ NEDİR VE
NE ZAMAN KULLANILIR? Özel olarak tasarlanmış problar yardımıyla ultrasonografi vajinal yoldan
yapılabilir. Bu yöntem pelvik organların değerlendirilmesinde çok daha kaliteli görüntü sağlar ve
dolayısıyla çok daha etkilidir. Özellikle hamile olmayan ya da hamileliğinin çok erken döneminde
olan kadınlarda transvajinal ultrasonografi tercih edilmelidir.
Transvajinal ultrasonografi
ile fetal kalp atımları 5,5-6 haftada saptanabilir. Ayrıca baş-popo mesafesinin ölçümü bu tür
incelemelerde daha tatminkar olmaktadır.
Obstetrik uygulamalar dışında genel jinekolojik
incelemelerin hemen hepsinde transvajinal ultrasonografi tercih edilmelidir. Bu yöntemde hem görüntü
kalitesi ve güvenilirliği daha yüksek olmakta hem de hastanın idrarının sıkışık olması
gerekmediğinden, hatta tercihen mesanesinin boş olması gerektiğinden hasta açısından daha konforlu
olmaktadır. Mesanenin dolması beklenmediğinden gereksiz zaman kaybı sorunu da ortadan
kalkmaktadır.
DOPPLER ULTRASON NEDİR? Doppler prensipi hem NST cihazlarında hem
de bebeğin kalp atımlarının dinlenmesinde kullanılan cihazlarda uzun zamandır kullanılmaktadır. Bu
prensibin ultrason cihazlarına adapte edilmesi obstetrik alanında yeni ufuklar
açmıştır.
Bebeğe ait kan damarlarındaki kan akım şekillerinin değerlendirilmesine olanak
tanıyan Doppler Ultrasonografi incelemesi bebeğin iyilik hali hakkında oldukça yararlı bilgiler
verir. "Color flow mapping" adı verilen teknoloji ise kan akımının monitör üzerinde renkler ile
temsil edilen şekilde görülmesini sağlar. Bu yöntemde atardamar ve toplardamarlarda akan kan farklı
renkler ile temsil edilir.
3 BOYUTLU ULTRASON NEDİR? GELENEKSEL ULTRASONOGRAFİNİN YERİNE
KULLANILABİLİR Mİ? Bu cihazlar ilk zamanlarda değişik açılardan elde ettikleri görüntüyü
bilgisayar yazılımları yardımıyla işledikten sonra ekrana yansıtmaktayken, günümüzde kullanılan
gelişmiş cihazlar inceleme ile eş zamanlı olarak üç boyutlu görüntü üretebilmektedirler. Eş
zamanlıdan kasıt prob hastanın karnına konulduğu andan itibaren istenilen 3 boyutlu görüntünün elde
edilmesidir.
3 boyutlu ultrasonografinin önemi bebeğe ait bazı anomalilerin çok daha
kolaylıkla saptanabilmesidir. Ayrıca anne baba adaylarının bebeklerini daha doğmadan görmeleri
aralarındaki psikolojik bağın daha güçlü olmasında yardımcı rol oynar.
3 boyutlu
ultrasonografi hala yeni bir teknoloji sayılabilir ve hakkında daha fazla çalışmaya gerek vardır.
Günümüzde kabul edilen gerçek, üç boyutlu ultrasonografinin geleneksel ultrasonografiyi ortadan
kaldıramayacağı ve bunun doppler incelemesi gibi yardımcı bir teknik
olduğudur. |
ULTRASONOGRAFİNİN BEBEĞE BİR ZARARI VAR
MIDIR? Ultrasonografi hamile kadınlar üzerinde 40 yıldan daha uzun bir süredir
kullanılmaktadır. Ultrasonografide röntgen gibi iyonize radyasyon kullanılmadığından gelişmekte olan
fetus üzerinde toksik etkiye sahip değildir.
Laboratuvar ortamında uzun süreli ultrason
dalgalarına maruz kalınmasının dokularda hafif bir ısınmaya yol açabileceği gösterilmiş olsa da
yapılan çok sayıda klinik çalışmada ultrasonografinin insanlar ve hayvanlar üzerinde zararlı
etkisinin olduğu gösterilememiştir. Yapılan sınırlı büyüklükteki çalışmalarda ultrasonografinin
düşük doğum ağırlığı, solaklık ve işitme bozukluğu ile ilgili olduğu öne sürülmekle birlikte bu
bulgular geniş hasta sayısı ile yapılan çok sayıda çalışmada doğrulanmamıştır.
Hamilelikte
ultrason uygulamaları ile ilgili en büyük risk, özellikle yeterli tecrübeye sahip olmayan kişiler
tarafından yapılan incelemelerde bazı fetal anomalilerin gözden kaçırılması riskidir. Bu riski en
aza indirmek için tüm gebelik boyunca en az bir incelemenin başka bir hekim tarafından yapılması
yaygın ve etkili bir uygulamadır.
|
|