ÇOCUKLAR BÜYÜDÜKÇE…

Geçenlerde bir hastamla sohbet ettik. Gözyaşlarına zor mendil yetiştirdim. Sorun: çocuklar... Birisi yurtdışına okumaya gitmiş, diğeri “Ben büyüdüm artık yalnız yaşayacağım,” deyip ‘aynı şehirde yaşamalarına rağmen’ başka eve taşınmış. Kadıncağız “Kocam gece 9’da eve geliyor, yemek yiyip bir iki laf ettikten sonra yatıyoruz,” diye yakındı. Belli ki çocuklar yuvadan uçunca karı-koca ikisi birden depresyona girmişler.


Bu “ayrı evde yaşama modası”, ailelerinin ekonomik durumu iyi olan üniversite gençleri arasında son yıllarda çok yaygınlaştı. Geçenlerde bir başka anne, üniversite ikinci sınıfta okuyan oğlunu muayeneye getirdi. Laf arasında gencin iki arkadaşıyla birlikte ayrı bir evde yaşadığını öğrendim. Anneye neden böyle bir şeye izin verdiklerini sorduğumda bana “Bir an önce kendi ayakları üstünde durmayı öğrensin,” cevabını verdi. Hemen arkasından da “Amerika’da da böyle yapıyorlar,” diye eklemeyi ihmal etmedi. Ben de “Evet, Amerika’da öyle yapıyorlar ama orada çocuklar taşındıklarında ailelerinden bir kuruş yardım almıyorlar,” diye cevap verdim. Bilen bilir, Amerikalı, çocukları 18 yaşını geçer geçmez “Benden bu kadar, hadi güle güle...” deyip karavanla gezmeye çıkar. Bizim gençler ise memeden kesilmemiş süt çocukları gibi anne-babanın eline bakıyorlar, kira, aidat, üniversite harcı, cep harçlığı, eğlence masrafları... Bazı ailelerde bu yardımlar evlendikten sonra bile devam ediyor...

KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURSUN DİYE…
Şimdiye kadar “çocuklarımıza fazla karışmamamızı” öneren modern eğitimcilerin teorileri şuydu; “Bir çocuk ne kadar çabuk bağımsızlığını kazanırsa hayata o kadar iyi hazırlanır.” Son yıllarda bakıyorum da yanlış akıl verdiklerini kabul etmeye başladılar. Batı ülkelerinde, geleneksel aile yapısı içinde yetişen gençlerin daha başarılı ve daha mutlu olduklarına dair makaleler yayınlanıyor. Benim gördüğüm de o ki, kendi ayakları üzerinde dursun diye ailesinden erken kopan çocuklar bazen kendi ayakları yerine, kötü arkadaşlarının ayakları üzerinde duruyor, istenmeyen alışkanlıklar edinebiliyorlar.

Uyuşturucu kullanan çocuklara “Hap kullanmanın en büyük riski nedir?” diye sorulduğunda yüzde 69’u anne-babalarının üzülmesi olduğunu söylemişler. Uluslararası İlaç Kontrol Politikası Direktörü John Walters’e göre aile bağları kuvvetli olan çocukların alkol, sigara ve uyuşturucu kullanma oranları düşüyor, serbest seksle erken tanışma yaşları daha geç oluyor. ABD’de 12-17 yaşındaki çocukların üçte birinin aktif seks yaşamı var ve her gün 3 bin 500 genç marihuana ile tanışıyor. Yalnız bu da değil, anne-babaları ile dengeli bir ilişkisi olan gençlerde anksiyete, depresyon ve davranış bozuklukları da daha az görülüyor.


İLETİŞİM AZALINCA…
Acaba evinde mutlu bir genç, biraz daha özgür olmak için başka bir evde arkadaşlarıyla birlikte yaşamak ister mi? Yoksa bu konuda biz anne-babaların da bazı hataları mı var? Bence ayrı yaşama isteğinin altındaki en büyük faktör anne-baba ile çocuk-genç arasındaki iletişimin zamanla azalması hatta bazen tamamen kopması. Bazı ailelerin yaptığı gibi iletişim eksikliğini normal karşılamak zamanla tam bir kopmaya neden oluyor. Lise çağlarında başlayan bu eksiklik, üniversite yıllarında daha da belirginleşerek aile içinde gerilimlere, lüzumsuz inatlaşmalara ve kavgalara neden oluyor. “Niye geç geldin”, “Neden ders çalışmıyorsun” “Bu saate kadar oturulur mu?” “Biraz erken yatsana” uyarılarını dinlemekten bıkan çocuk için de, çatışma yaşamaktan bıkan anne-baba için de “ayrı ev” bir kurtuluş oluyor.

Çocuklarımızla birlikte (biri üniversiteye gidecek, diğeri mastırını bitirdi) sinemaya gittiğimizi duyan arkadaşlarımız hayret ediyorlar. Çoğuna göre o yaştaki gençlerin bu tip sosyal aktiviteleri mutlaka arkadaşlarıyla birlikte yapmaları gerekli. Gençler sinemaya, tatile kendi arkadaşları ile gidecekler, anne- baba kendi başına gidecek, alışverişe yalnız gidecekler, anne-baba ayrı gidecek, sonuçta, hiçbir ortak uğraş, konuşulacak hiçbir şey kalmayacak... Neden adına “Aile” diyoruz o zaman?


BİRŞEYLER YAPMANIN TAM ZAMANI!
Size çocuklarınızla yeteri kadar ilgilenip ilgilenmediğinizi gösteren bir test hazırladım, en az üçüne evet demiyorsanız bir şeyler yapmanın vakti gelmiş geçiyor demektir.


1- Çocuklarınızla oyun oynuyor musunuz? Tavla, kağıt, kelime bulma, monopoly, scrabble...

2- Haftada bir kez de olsa birlikte spor yapıyor musunuz? Koşu, tenis, futbol vb.

3- En az ayda bir kez birlikte sosyal bir faaliyette bulunuyor musunuz, dışarıda yemek, sinema, tiyatro vb.

4- Akşam yemeklerinde birlikte olmaya, sohbet etmeye çalışıyor musunuz?

5- Pazar kahvaltılarını birlikte yapıyor musunuz?

6- Birlikte alışverişe çıkıyor musunuz?

7- Tatile birlikte gidiyor musunuz?

8- Birlikte müzik yapıyor veya müzik dinliyor musunuz?

9- Birlikte temizlik yapıyor musunuz? (Kızım İsveç’te bazı ailelerin Pazar günü birlikte ev temizliği yaptıklarını söyledi çok hoşuma gitti.)

anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE