ANNE, BANA HAYIR DE

Çocuk Psikiyatrisi Uzmanı Prof. Dr. Bengi Semerci'nin 'Birlikte Büyütelim Çocuk Ruh Sağlığı 0-12 Yaş' adlı kitabı, Alfa Yayınları'ndan yeni çıktı. Bu yaşlarda çocuğu olan anne - babaların aklına gelebilecek her türlü sorunun cevabı kitapta mevcut. Bu röportajda ise, Semerci ile çocuklarımıza nasıl sınır koyarız, hayır demenin ölçüsü ve inatlaşma konularını konuştuk.

Çocuklarımızla ilişki kurarken, en çok da sınır koymak konusunda zorlanıyoruz. Neler önerirsiniz?
Hepimiz aslında hayatımız boyunca sınırlarımızı koruyarak yaşarız. Bazen o sınırları olması gerekenden dar çizdiğimizde, hareket alanımızı kaybediyoruz ve insan ilişkilerimiz bozuluyor. Ya da sınırlarımızı çok geniş çizersek, bu sefer de yaralanabiliyoruz, çünkü insanlar böylece özel hayatımıza girebiliyor. Bütün bunlar çocuklarımıza sınır çizerken de geçerli. Çocuk denilen canlı, aslında her adımında ebeveynin ona ne yapması gerektiğini söylemesini bekler. Çünkü, hiç verilmeyen bir şey kadar çocuğa sınırsız verilen şey de olumsuzluk yaratır. Bunu gözden kaçırıyoruz.

Bir örnek verebilir misiniz?
Lokanta, sinema, alışveriş merkezi gibi kalabalık yerlerde bazen zıvanadan çıkmış bir çocuk görürsünüz. Ağlamaktan perişan olmuş, ne istediği belli olmayan, ne verseniz susmayan bir çocukÉ Ve onu susturmaya çalışırken çevreden utanan, ne yapacağını bilemeyen bir anne - baba görürsünüz. Çocuğun yanına hiç tereddütsüz gidin ve çok sakin bir sesle, 'Tamam bitti, artık susuyorsun ve düzgün duruyorsun' deyin. Yüzde 99 çocuk susar ve sakinleşir.

Çocuğun susamayışının tek nedeni, bir yetişkin tarafından durdurulmak istemesidir, çünkü çocuk kendisini durduramamaktadır. Anne - baba çocuğa sınır koyamadığında çocuğun kaygısı daha da artar, kaygısı arttıkça da daha çok feryat eder. Çocuğun istediği kendisine sınır koyulmasıdır. Bu nedenle, her dakika sınırları zorlar ve 'Ben nereye kadar gidebilirim?' diye sorar. Bizim de yetişkinler olarak, uygun yere uygun zamanda o sınırı koymamız gerekir.

Çocuğa ne zaman hayır demeliyiz?
Hayır yerine başka kelimeler de kullanabilirsiniz. Önemli olan hayırın hayır olduğunu çocuğa anlatmaktır. Her şeye hayır dersek, çocuk da neyin hayır denebilecek kadar önemli, neyin belki de olabilecek kadar daha az önemli olduğunu algılayamaz. Sonuçta da çocuk, 'Nasıl olsa her şeye hayır, diyorlar, ben her şeye evet diyeyim ki, denge sağlansın, kim kazanırsa' diye düşünür. Ve mesele bir savaşa dönüşür, ilk geri adım atan da bu savaşı kaybeder.

Bakıyorum, çocuklar misafirliklerde gayet umursamaz bir şekilde çayları örtülere döküyorlar, her yeri karıştırıyorlar ve anneler hiçbir şey yapmıyor. Bu davranışlarına gerekçe olarak da, 'Biz özgür çocuk yetiştiriyoruz' diyorlar. Oysa, bu çocuklara özgür çocuk denmez, bu çocuklara şımarık, sınır bilmeyen çocuk denir. Sonra, bu yaşlardaki basit gibi görünen sınır bilmezlik, hayatın ileri devrelerinde de devam ediyor. Aynı çocuk 16 yaşında kapıyı çarpıp, 'Bu benim hayatım, sen karışamazsın, sabah 5'te de gelirim, uyuşturucu da kullanırım, istediğimle de arkadaşlık ederim' diyebiliyor. Bu nedenle ilk günden itibaren, çok boğmadan ama ipini de tamamen bırakmadan çocuklara sınır koymak gerekiyor.

 

ESNEKLİK PAYI BIRAKIN
Kime sorsanız, 'Çocuğum çok inatçı' diyor. Gerçekten inatçılar mı?
İnatlaşma bir güç savaşı değildir. Hiçbir anne baba sadece kendi dediği yapılsın diye çocukla inatlaşarak, kendisinin daha güçlü olduğunu gösteremez. Genellikle 2 ila 3 yaş arası çocuğun inatlaşma dönemidir. Çocuk o yaşta yeni yeni ayaklanmaya ve derdini anlatmaya başlar, her şeyi tanımak ister, aile de ona sınır koyar. Sınır koymayı çok net yapamadığımız zaman da inatlaşma başlar. Oysa, her şeye hayır demek yerine, 'Bunu elleyebilirsin ama bunu elleyemezsin' şeklinde yaklaşırsak, inatlaşmadan kurtulabiliriz. O nedenle inatlaşmanın büyük oranda bizimle ilgili olduğunu unutmadan, anne - baba olarak esneklik paylarını kendi yararımıza kullanmamız gerekiyor.

Esneklik payı koymayarak inatlaşan biz anneleriz o halde?
Anneler, birçok şeyi çocuk için en iyi şekilde organize etmeye çalışıyor. Bu organizasyonları yaparken de kafasında; 'Yemek şu saatte yenecek, şu kadar yiyecek, bu ellenmeyecek' gibi kavramlar oluyor. Ve bebek, annenin koyduğu kuralların biraz tersi bir şey yaptığında anne bunu inatçılık olarak algılıyor. Aslında inat eden anne oluyor. Özellikle bunu yemek konusunda çok görüyoruz. Karnı doymayan çocuk yok, ama ben gözü doyan anne görmedim. Önce yenecek deniyor, olmadı oyun, ardından baskı, ardından duygu sömürüsü yapılıyor yemek konusunda çocuklaraÉ Oysa, sağlıklı ve aç bir çocuk önüne konan yemeği zaten yer. Ama biz ille istediklerimiz harfi harfine olsun diye çocukla inatlaşıyoruz. Oysa, kuralları gerçeklere uygun koymak gerekiyor. Örneğin, çocuklar misafir geldiğinde evde hiç yapmadıkları şeyleri yaparlar. Çünkü anne - babanın kızamayacağını düşünürler. Ama, kural doğru bir kuralsa bozulabilir de olmamalıdır.

anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE