ÇOCUĞA ÇOCUKLUĞUNU YAŞATIN!

OMO, Kirlenmek Güzeldir stratejisini “Her Çocuğun Çocuk Olmaya Hakkı Vardır” adını verdiği yeni kampanyasıyla derinleştiriyor. Yale Üniversitesi öğretim üyelerince yapılan araştırma sonuçlarından yola çıkılarak geliştirilen kampanya, annelerin çeşitli nedenler sonucu çocuklarının ”uygulayarak öğrenme” yöntemlerine yaptıkları olumsuz etkiler hakkında, onları bilinçlendirmeyi amaçlıyor.

Kampanyaya şekil veren “Her Çocuğun Çocuk Olmaya Hakkı Vardır: Annelerin Bakış Açısı” araştırması, ABD, Arjantin, Brezilya, İngiltere, Fransa, Türkiye, Hindistan, Tayland, Çin ve Güney Afrika’da bin 500 anne ile derinlemesine görüşmeler yoluyla yapıldı. Araştırmaya yeni dönemde İrlanda, Fas, Portekiz Pakistan ve Endonezya da dahil edildi.

ÇOCUKLAR EVLERE HAPİS
Araştırmadan çıkan sonuçlar, Türk annelerinin çocuklarının gelişmelerine olumlu katkı yapmak için birçok gelişmiş ülkedeki annelerden bile daha bilinçli ve istekli olduğunu, ancak bu isteklerini çok daha az gelişmiş ülkelerdeki annelerden bile daha az eyleme geçirdiklerini ortaya çıkardı. Türkiye’de İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaşayan annelere odaklanan araştırmanın sonuçlarından önemli satır başları ise şöyle:

• Türk annelerinin yüzde 80’ni, çocukların artık çok hızlı büyüdüğünü ve çocukluk kavramının giderek yitirildiğini düşünüyor. Bu konuda en iyimserler ise Fransız anneleri. Fransız annelerin sadece yüzde 36’sı bu konuda endişeli.

• Türkiye’de ankete cevap veren annelerin yüzde 70’i çocuklarının TV ve video başında çok zaman harcadığını ifade ederken, bu oran Çin’de yüzde 64, Fransa’da yüzde 55, Amerika’da ise yüzde 46’ya kadar düşüyor. TV izleme konusunda en sıkıntılı anneler ise çocuklarıda yüzde 88 TV izleme oranı ile Hintli anneler.

• Türk annelerin sadece yüzde 28’i çocuklarının özellikle şehirlerde özgürce park ve bahçelerde oynayabildiğini söylüyor. Bu konuda en şanslı çocuklar, yüzde 76 oran ile Arjantin, yüzde 74 oran ile İngiltere ve yüzde 70 oran ile Hindistan’da. Türkiye’ye en yakın ülke ise yüzde 48 ile Tayvan.

• Türk annelerin sadece yüzde 20’si çocuklarının hayal gücüne dayalı oyunlarda belirli bir sıklıkta rol aldığını düşünüyor. Çocukların hayal gücüne dayalı oyun katılımcılığı konusunda en “fakir” ülkeler yüzde 13 oranla Hindistan ve Brezilya olurken, bu anlamda en şanslılar ise yüzde 57 ile İngiliz çocuklar.

• Türk annelerin sadece yüzde 5’i hayal gücüne dayalı oyun katılımcılığının çocuk gelişiminde olumlu bir etkisi olduğuna inanıyor. Bu oran Amerikalı anneler arasında yüzde 37.

• Araştırmada “Seçme hakkı verilirse, çocuğum içeride oynamak yerine dışarıda oynamayı tercih eder” önermesini en yüksek oranda benimseyen anneler, yüzde 87 oran ile Türk anneler. Türk anneleri benzer oranlarda Çinli, Amerikalı ve Hintli anneler izliyor. Bu konuda en karamsar anneler ise yüzde 49 oranla Tayvanlı anneler.

• Yine “Yeterince oyun zamanı verilmediğinde, çocuğum mutsuz ve zor bir çocuk haline geliyor” şeklindeki bir önermeyi Türk anneler yüzde 86 ile en yüksek oranda onaylıyor. Türkiye’yi yüzde 70’ler seviyesinde onay oranıyla Arjantin ve Brezilya izliyor.

• Televizyon ve video oyunlarının çocuklarının çok fazla zamanını almasından en fazla kaygılanan anneler ise yüzde 79 oranla yine Türk anneler. Burada en az kaygıyı sırasıyla yüzde 48 ve yüzde 46 oranla Amerikalı ve İngiliz anneler taşıyor.

• Çocuklarının dışarıda oyun oynaması ile ilgili en fazla endişeyi yüzde 82 oranla Tayvanlı anneler taşıyor. Bu oran Türk anneler arasında yüzde 70. Güvenlik konusunda en az kaygıyı ise yüzde 30 ve yüzde 25 oranlarla sırasıyla Fransız ve Amerikalı anneler taşıyor.

• Türk annelerin yüzde 62’si çocuğunun oynarken, boyarken veya başka faaliyetlerde bulunurken kirlenmesi konusunda daha rahat olmayı istiyor. Bu konuda en muhafazakar anneler yüzde 23 ve yüzde 17 oranlarla İngiltere ve ABD’de.

• Türk annelerin yüzde 83’ü, çocuğu ile oynamak ve ilgilenmek için daha fazla zamanı olmasını istiyor.


ÇOCUĞUNUZU CESARETLENDİRİYOR MUSUNUZ?
Araştırmayı yürüten uzmanlara göre çocuklarınızı deneyimsel öğrenmenin olduğu bir faaliyet için cesaretlendiriyorsanız, siz:
• Çocukların konsept ve becerileri öğrenmemesi için anlamlı bir içerik sağlıyorsunuz.
• Çocuğun ilgi ve konsantrasyonu geliştirirken, eğlenmeyi ve zevk almayı öğrenmesini sağlıyorsunuz.
• Çocuğu kendi başına ya da birlikte incelemek ve keşfetmek konusunda cesaretlendiriyorsunuz.
• Çocuğun öğrendiklerini geliştirmesine olanak tanıyorsunuz.
• Çocukları deneyim edinme ve risk alma konusunda cesaretlendiriyorsunuz.
• Yetişkinler ve yaşıtlarıyla işbirliği içerisinde olabileceği fırsatlar sağlıyorsunuz (paylaşma, devralma (turn-taking), çatışmada karara varma ve kendi kendini kontrol etme gibi)
• İletişim becerileri ve kelime dağarcığı için uygulama imkanı sunuyorsunuz.
• Gevşeme, enerjinin salınımı ve tansiyon düşürme fırsatları veriyorsunuz.
• Hayal gücünü, yaratıcılığı ve soyut düşünmeyi geliştirme yoluyla kendini ifade etmesine teşvik ediyorsunuz.
• Çocuğun kendine güvenini inşa ediyorsunuz.


PROF. DR. YANKI YAZGAN:
“İSTESE DE ÇOCUĞUNU ÖZGÜR BIRAKAMIYOR”
Prof. Dr. Yankı Yazgan, global araştırmanın bulgularını ve Türkiye’deki durum ile paralellikleri yorumladı. Yazgan, şunları söyledi:;

“Anneler çocuklarının “yaşayarak öğrenme”sine nasıl yaklaşıyorlar? Oyunla, sokakta veya parkta geçen zaman, çocukların hayatında ne kadar yer alıyor? Televizyon ya da bilgisayar oyunları çocukları yaşayarak öğrenmeden alıkoyuyor mu? Anneler çocuklarının evde televizyon başında oturmasını mı, yoksa sokakta veya parkta özgürce oynamasını mı tercih ediyor? Anneler doğru olduklarına inandıklarını uygulayabiliyorlar mı? Yaşayarak öğrenme; bütün duyuları kullanarak denemeyi, aramayı ve keşfetmeyi, yaratmayı, diğer çocuklarla ve yetişkinlerle ilişki kurmayı ve etkileşmeyi kapsayan bir öğrenme ve gelişim yoludur. Bu öğrenme biçimi, dışarıdan müdahale ya da düzenleme gerekmeksizin, kendiliğinden ortaya çıkar ve gelişir.

“Araştırma, ülkemizdeki annelerin içinde olduğu ruh halini saptıyor: Anneler bir yandan çocuklarına güvenli ve mutlu bir gelecek sağlamak isterken, öte yandan da çocuklarının bu geleceğe ulaşmak için bugün ihtiyacı olan yaşayarak öğrenme hakkını kullanmasına, inansalar ve arzu etseler de, kaygıları sebebiyle istedikleri kadar yardımcı olamıyorlar.”

KEŞFETME VE MERAK NERDE?
“Çocukların yaşayarak öğrenmelerinin önündeki engel ne olursa olsun, evlerin içinde ne yapacağını  bilemez biçimde sağa sola koşuşturan çocuklar, ancak televizyonla ya da bilgisayar/ video oyunları ile ilgilenirken durabilmekte. Ancak bu durağanlık, sosyal ve bedensel hareketliliği kısıtlayıcı biçimde dış dünya ile ilişkiyi sınırlar. Keşfetme ve merak gibi temel ihtiyaçların en iyi biçimde karşılanabilmesi için, kendiliğinden ve doğal biçimde akıp giden bir hayata, evin dışında, açık havada, parkta, bahçede, hatta sokakta, o da olmadı apartmanın merdiven boşluğunda başka çocuklarla birlikte olmaya ihtiyaç vardır. Her çocuğun hakkı olan hayal kurabilme, yerini televizyon programcılarının, video oyunu tasarımcılarının çocuklar adına kurduğu pek de zengin olmayan hayallerle yetinmeye bırakmaktadır.

Yaşayarak öğrenmenin zengin olanaklarından yararlanamayan çocukların temel gereksinimleri bir türlü yerine gelemediği için hem çocukluklarının hakkını veremiyorlar, hem de çocukluğunun hakkını verememiş büyükler olma yolunda ilerliyorlar.”


BUNLAR ÇOCUKLARIN HAKKI:
• Her çocuğun içinden geldiği gibi davranmaya hakkı vardır.
• Her çocuğun kendi dünyasını keşfetmeye hakkı vardır.
• Her çocuğun kendi deneyimini yaşamaya hakkı vardır.
• Her çocuğun kendini ifade  etmeye hakkı vardır.
• Her çocuğun hayata katılmaya hakkı vardır.
• Her çocuğun oyun oynamaya hakkı vardır.
• Her çocuğun hayal kurmaya hakkı vardır.
• Her çocuğun keşfetmeye hakkı vardır.
• Her çocuğun kirlenmeye hakkı vardır.

                                               

anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE