“AYRIMCILIĞA HAYIR!”

YASAL,YARGISAL VE EYLEMLİ AYRIMCILIKLAR DEVAM EDİYOR:
1- Türk Medeni Kanunu’na göre 17 yaşındaki bireyler yasal temsilcilerinin izni ile evlenebilirken, 16 yaşındaki bireyler yargıcın izni ile evlenebiliyor. Bu yasal düzenleme açıkça CEDAW’a aykırı düşüyor. 16 yaşındaki kız çocukları okutulmak yerine genelde ekonomik nedenlerle ve aile baskısıyla evlenmeye zorlanıyor. Erken evlendirmeye izin veren düzenlemenin mağduru kız çocukları oluyor. İzni isteyenler, evlenmeye karar verenler çocuklar değil, onları zorlayan, baskı altına alan anne babalar.
2- “Ailenin Korunmasına Dair Kanun”un salt sözel yorumu sonucunda evli olmayan ve boşanmış kadınlar şiddetten bu yasaya göre korunamıyor, çıkarılan yönetmeliğin şiddetin belgelenmesine gerek olmadığını öngören altıncı maddesine karşın darp raporu gösterilmeden önlem kararı veriliyor. Savcılık ve kolluk gücü, kararların uygulanmasını izleme konusunda çok yetersiz. Mesai saatleri dışında önlem kararı alınamıyor, bu da şiddetle etkili savaşımın önünde bir engel.
3- Ayrıca aile adında kadına karşı ayrımcılık hem yasal düzenlemeler hem de yargı kararları (Anayasa Mahkemesi’nin yasal düzenlemelerin iptali istemlerini ret kararları) ile sürüyor. Kadına evlendiği kişinin soyadını alması dayatılıyor ve eşlere bu konuda ikinci bir seçenek tanınmıyor. Çocuğun soyadını belirlemede de kadına karşı ayrımcılık sürüyor. Çocuğun soyadının babasının soyadı olması dışında bir olanak bulunmuyor.
4- Türkiye’de evli kadınlar kürtaj olabilmek için Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 24. maddesine göre eşinin rızasını almak zorunda. Kadının kendi bedeni üzerindeki kişiliğe sıkı sıkıya bağlı haklar eşinin rızasına bağlanarak yasal düzlemde kadına karşı ayrımcılık uygulanıyor.
5- Boşanan bir kadın bir başkasıyla evlenmek isterse, Türk Medeni Kanunu’nun 132. maddesine göre 300 gün beklemek ya da gebe olmadığını belgelemek zorunda bırakılıyor. Bugünün olanakları karşısında soybağının karışması gibi bir olasılık bulunmadığı halde kadına yapılan bu dayatma da kadına karşı açık bir ayrımcılık.
6- Eşlerin evlilik birliği içinde yaptığı katkıları da ekonomik değer kabul eden “edinilmiş mallara katılma rejimi”, 1 Ocak 2002’den itibaren edinilmiş mallar için yürürlükte kabul ediliyor. Bu durumda haksız bir eşitsizlik meydana geliyor.
7- Sığınmaevleri hem nicelik hem de nitelik bakımından çok yetersiz, güvenlik önlemleri zayıf. Kamu görevlilerinin aile içi şiddet karşısındaki tutumu yeterince caydırıcı değil. Haksız tahrik uygulaması devam ediyor ve namus savunması yasalardan çıkartılmadı.
8- Türk Ceza Kanunu’da töre saikiyle öldürmenin ağırlaştırıcı bir neden olarak kabul edilmesine karşın bu cinayetlere karşı hiç önlem alınmadı. Kız çocukları cezadan kaçabilmek amacıyla intihara yönlendiriliyor, dahası zorla intihar ettiriliyor.
 9- Siyasete katılımda eşit temsil uygulanamıyor, sayısal veriler kadının siyaset yaşamına daha az katıldığı, kadının karar alma mekanizmalarında yeterince temsil edilmediğini açıkça gösteriyor.

Yasal, yargısal ve eylemli ayrımcılıklar, yaşamın her alanında varlığını sürdürüyor. Ayrımcılığın sona ermesi, ayrımcılık içermeyen yasal düzenlemeler temelinde içten, kararlı bir siyasi irade ve ayrımcılığa karşı duran kişi ve kuruluşların işbirliği ile olanaklı.


 


 


anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE