NUR EDA KASAP
nureda@anneoluncaanladim.com
Çocukta zihinsel gelişimin durması

Sıcaktan bunalmış bir halde metrodaydım. Bir anda arka taraftan ağlama sesi geldi. İster istemez başımı çevirdim. Genç bir kadın telefonda konuşuyor ve ağlıyordu. Ege Üniversitesi'nden geldiği her halinden belliydi. Elinde bir dosya tutuyordu.

Konuştuğu kişiye durumu anlatıyor ve başını sağa sola sallıyordu. Bebeği hakkında kötü bir haber aldığı belliydi. Konuşma ilerledikçe bebeğin gelişimsel bozukluğu olduğunu anladım. Telefonu kapattı. Karşısında oturan bayana yüksek bir sesle, "Bebeğimin zihinsel gelişimi durmuş" dedi. O anda içim sızladı. Allah’ım yardım etsin, diye dua ettim.

"Kızım 8 aylık anneannem bakıyor, ben pek ilgilenemiyorum. Çok sakin, ancak her şeye ilgisiz diye hastaneye getirdim. Meğer zihinsel gelişimi durmuş" diye konuşmaya devam etti.

Yol boyu, Allah’a şükürler ederek eve geldim. Oğluşumun hareketli haline bakıp bakıp dua ettim. Bir anne için en katlanılmaz durum, evladının sağlığının bozulması.

Lenore Terr’in, "Oyun Yetişkinler İçin Neden İhtiyaçtır" adlı kitabını elime aldım. Kitapta bebeklerin zihinsel gelişiminin durması hakkında bilgiler vardı. Çok yeni okuduğumdan bilgiler tazeydi. Kitapları okurken önemli bulduğum yerlerin altını çizerim. O sayfaları buldum hemen.

Lenore Terr, zihin gelişiminin durması hakkında kitabında şu bilgileri veriyor:
"Yaptığım çalışmalarda, 6-7 aylık olup nesnelerle oynamayan bebeklerin, ya kötü muamele gördüğünü ya da ilgi gösterilmemiş çocuklar olduğunun farkına vardım. İyi gelişmemiş, iyi beslenmemiş ve hep ciddi duran 'gelişimi engellenmiş çocuklar' hiç gülmezler ve çıt çıkarmazlar. Ellerini, birbirine kenetlenmiş olarak ya göğüslerinin ya da göbeklerinin üstünde tutarlar. Ellerinin birini bile oynamak için kullanmazlar. Çocuk doktorları ellerin bu şekilde durmasına 'peygamber böceği pozisyonu' derler ve bunu yeterli gelişmemeye bağlarlar. Ama psikiyatride, biz bunu zihin gelişiminin durması şeklinde algılarız. Tedavi sürecinde bebek, yeterince şefkatli bir bakımla, içine düştüğü durumdan çıkar, ilgili ve sevgi dolu bir bakım sürecinden sonra kendisini toparlar.

Yeterince ilgi gösterilmemiş bu çocuklar önemli bir nörolojik fırsatı ellerinden kaçırmış ve bu nedenle nesnelerle aralarındaki oyun ilişkisini geliştiremiyorlardı. Kötü muamele görme, sevgi yoksunluğu, ilgisiz bırakma ve yetersiz beslenme durumları devam ettiği sürece, bebeklerin gelişimlerinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi olanaklı değildi."

Aslında bu kitap hakkında yazı yazmayı arzu ediyordum. Ancak konusu zihinsel gelişimin durması değildi. Oyunların bebekler üzerindeki etkisiydi. Özellikle paylaşmayı arzu ettiğim kısım ise, hepimizin bildiği 'ce-e' oyunu hakkındaydı.

"Çocuklara 'ce-e' yapılan bu oyun ayrılma ve birleşmeyi temsil eder. Birden fazla kişiyi gerektiren sosyal bir oyundur. Bebekler gözlerini kapatan nesneyi tanımazlar. Başka bir deyişle, 'ce-e' oyunu oynandığı zaman, bebekler beraber olduğu kişinin bir anda kaybolduğunu düşünürler. İşte bebeğin kaybetme korkusunu yaşadığı ilk an.
Oysa 'ce-e! Buradayım' sözleriyle beraber bebekler yeniden kavuşmanın yoğun mutluluğunu hissederler. Ortaya çıkan bu ani ve güçlü hislerle önce irkilir, sonra güler ve kahkaha atarlar.

Yitirme ve kavuşma, bir bebeğin hatta herhangi birinin duygusal yaşamındaki en önemli temalardır. Yanımızda bizimle ilgilenen birileri olmadığında bazen yorganın altına sokulur, bazen de bebeklik oyuncaklarımıza sarılırız. Böylece onları zihnimizde ebeveynlerimizin yerine koymuş oluruz.

Bir çocuğun yitirme ve kavuşma durumlarıyla başa çıkma çabası, hayatının en temel konularından birini oluşturur. Bu durum yetişkinler için de geçerlidir. 'Ce-e'oyunu yetişkinlerin hayatında çeşitli şekillerde ortaya çıkıyor. Hayatlarına giren anlam katan kişiler bir anda ortadan kaybolabiliyor. Merhabalar yerini elvedalara bırakabiliyor, ya da elvedalar yerini merhabalara... Bunlar da bebeklerin 'ce-e' oyununun sağlıklı yetişkinler tarafından oynanan şekli."

Hayat bize her gün yeni yeni oyunlar oynuyor, oyun yetimize göre de biz buna cevap veriyoruz. Ya lanetleyerek bu oyunu oynuyor, ya da şükürler ederek gülümseyerek oyuna katılıyoruz. Sizin oyunlarınız hep şen kahkaha içinde olsun.

Sevgiyle...

Yazarın Diğer Yazıları
- Çocuk ve oyun
- Başarmak...
- Öğrendim ki...
- Bişnev
- 23 Nisan
- Dört mevsim
- Günler ağır
- Yaş almak, yaşamak...
- Ağzını kilitleyen bebek ile inatlaşmayın!
- Vaatlerimizi yaşamalıyız!
- Çocuğa farklı olanı öğretmek!
- Sorumluluk mu? Zorunluluk mu?
- Sancılı doğum
- Zihni çalıştırma alıştırmaları
- Etamin işi ve çocukluğumuz
- Kendine bir bak!
- Kerem’ce...
- Acımız var!
- 23 Nisan geldi!
- Çocuklar için sözler
- Bebek bakıcısı (3)
- Bebek bakıcısı (2)
- Bebek bakıcısı (1)
- Beynini Tanı*
- Anaokulu nedir?
- Ölüm
- Dolmuş şoförü ile biletçi
- Çocuğu sıkıntıdan kurtaran tatil önerileri
- Okul serüveni - 2
- Okul serüveni - 1
- İki yaşında olmak - 2
- İki yaşında olmak!
- Tiyatro aşkı
- Anne-baba davranış modelleri
- Özel bir kadın
- İletişim nedir?
- Halil İbrahim bereketi
- Bebek meme emmeyi nasıl bırakır?
- Üstün yetenekli çocuklar
- Oyun parklarının gerçek sahibi kim?
- Çocukla tatil mi?!
- Acil durum!
- Fotoğraf albümü
- İlk vukuatımız!
- İlişkinizde mutsuz musunuz?
- Çocukta zihinsel gelişimin durması
- Geleceğin liderlerini yetiştirmek
- Annelere yaz önerileri...
- Kıyamet senaryosu
- M vitamini*
- Anneye Özlem
- Çocuğum kitap okumuyor!
- Fobiler
- Çocukların soruları ve yaratıcı yanıtları
- Çocuğunuzu yanlış eğitiyorsunuz!
- Hepimiz aynıyız
- Gerçekler…
- Yeni yıl, yeni kararlar
- Sihirli kurabiye
- Çocuk gözüyle görebilmek...
- Ayna ayna söyle bana!
- Dikkat edin! Hayalleriniz gerçekleşebilir!
- Sevmek dokunma-ma-ktır!
- Anne karnından dış dünyaya mesajlar
- İyi baba, kötü baba…
- Benimle oynar mısın?
- Farklı çözümler
- Divine annesi olmak
- Hayat düşlerden yaratılır!
- “Yeni sen”
- Uykusuz her gece
- Kolik bebek
- Karanlıktan aydınlığa
- Bakış açısı...
- Kimlik, delilik, annelik...
- 14 cm.lik bir bebek size ne öğretebilir?
- Merhaba
anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE