HALUK BAYLAN
haluk@anneoluncaanladim.com
Evet, hâlâ yaşıyorum!..

 

Dinle!..

**********


Önce bu yazıyı yazmak için önüme engeller koydum. İlk olarak elde okunmakta olan kitap bitirilecekti!.. Sonra okura derdini anlatma yöntemi belirlenecek ve sorular sorulacaktı. Hatta yazının girişi Mevlana’nın Mesnevi’sine ithafla “Dinle!” diyerek başlayacak ve kendime ithafla “Evet, hala yaşıyorum” diye bitecekti... Varoluş, yaşam, ölüm ve baba olmanın benim üzerimdeki etkilerine göndermeler yaparak devam edecekti. Periyodik bir şekilde yazmanın benim için çok zorlayıcı olduğundan, belki de bu yüzden bu siteye yazdığım yazılardan ilk ikisi ve diğer bir tanesi daha hariç belki de diğerlerinden memnun olmadığımdan bahsedecektim. Hatta benim gibi bir ebeveynin, bir ebeveyn sitesinde yazmasının doğru olup olmadığı bile sorgulanacaktı ucundan köşesinden. İşte böyle tasarlamıştım bu yazıyı…

Ama hayat şaşırtıcı sahiden de, daha önce bir çok kereler olduğu gibi beni şaşırtmaya devam ediyor.


**********


Bugün önce okumakta olduğum kitabı bitirdim. Sonra kafamda yazının kurgusunu oluşturdum. Sadece bilgisayarı açmak ve tuşlara basmak kalmıştı... Yazacağım beyaz sayfayı da açtım. (Hadi, başla artık Haluk!..)

Telefonum çaldı, arayan Ersoy’du. Uzun süredir görmediğim üniversiteden arkadaşım Yasemin’in annesini kaybettiğini söyledi. Cenazesi öğle namazının ardından kaldırılacaktı.
Yaso’nun annesi aklımda duruyor, üniversitedeyken bizim bölümdeki arkadaşlar tiyatro grubu kurmuşlardı ve çalışmaların bir kısmı Yaso’ların evinde yapılmıştı. Ben grupta değildim ama o zamanlar sevdiğim kız da bu gruptaydı ve ben de onlarla her şeyi paylaşmaya karar vermiş, oyundaki dia gösterisinin fotoğraf çekimlerini yapmıştım. O sıralarda çok muhabbetimiz olmuştu Yaso’nun annesiyle ve babasıyla... Tatlı insanlar...

(Öğle namazına yaklaşık 25 dakika var. Şimdi cenazeye gideceğim ve yazıya kaldığım yerden, tashihleri hariç üst kısmı hiç değiştirmeden devam edeceğim. Söz!..)


**********


Evet, şimdi gel de yakala bakalım yazının ucunu...

Bir anneyi toprağa verdik az önce; arkasında iki kızını ve gözleri yaşlı, uzun bir beraberlikten sonra tek başına nasıl devam edeceğine acemi, bir sevgiliyi bırakan, bir sevgiliyi toprağa verdik...

**********


“Gözlerini açtı” diye bir cümleyle başlayan bir roman yazmayı hayal ediyorum uzun süredir. Ne içeriği tam belli, ne öyküsü, ne de kurgusu... Sadece ilk cümlesi belli olan, bir de son cümlesi: “Gözlerini kapadı...”


Bu kitabı yazabilecek miyim bilmiyorum. Ama bunun kısa bir özet olduğunun farkındayım. Aradaki süreci iyi doldurmak da galiba baba olunca önem kazandı benim için. Önemli olanın süreç olduğunun farkındayım artık (ki eşimle tanışmadan ve baba olmadan önce sonuççulardandım ben de, heyhat!)...


**********


Evet kızım, evet yavrum, evet dünya güzelim... Artık tüm satırlarımı, tüm hikayelerimi, tüm bildiklerimi sana yazıyorum ve sana yazacağım.

Yazıyorum ki; unutmayayım...
Yazıyorum ki; yaşayayım...
Yazıyorum ki; sen de bil...
Yazıyorum ki; ağla, hatırla ve büyü...
Yazıyorum ki; madalyalarım sana yadigar kalsın...

Bir yandan da biliyorum ki, kendi hikayelerinin büyüsünü asla benim hikayelerimde bulamayacaksın. Kendi hikayelerin büyütecek seni. Kendi hikayelerin seni sen yapacak...

Biliyorum, ama yine de sana yazıyorum...


Bazen kimse okuyor mu acaba bu yazdıklarımı diye düşünürken, paylaşma ve beğenilme duygusuyla, bazen hiç de umursamıyorum, çünkü sana yazıyorum. Doğru yerde mi yazıyorum, doğru insanlarla mı paylaşıyorum, bunları da düşünüyorum bazen ama önemi yok galiba, çünkü aslında sana yazıyorum. Kendime yazdığımı düşünürken de sana yazıyorum, paylaşmak için yazdığımı düşünürken de...


**********


Senden az önce açtım gözlerimi.


Uzun ve derin bir karanlıktan geldim. Nereye doğru gideceğimi uzun süre bilemedim. Bu yüzden ya gitmedim, ya da gidemedim. Geldiğim karanlığı özleyip, ışıkları kapattım, perdeleri iyice çektim pencerenin ışık sızan yerlerine daha sonra. Vedalaştım bir çok kişiyle çok canım acıyarak...


Sonra karanlıkta bir ses duydum. “Işığı aç seni göremiyorum” dedi. Çok direnmedim açtım. Kimse bir şey söylemeden perdeleri de ardına kadar açtım. Yine vedalaştım bir çok kişiyle ama canım artık çok acımıyordu.


Sen gelmeden az önce açmıştım gözlerimi.


**********


Evet, hâlâ yaşıyorum!..

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
- Bebek
- Güven bana...
- Unutmayacaksın
- Bir varmış...
- Alacak-verecek...
- Sınav...
- Pencere
- Değiştir...
- Öğle yemeği…
- Bak, yine yaptın...
- İyi ki...
- Beni bul!
- Yamuk
- Yeni...
- Lunapark…
- Anlamı var...
- Biliyor musun?
- Gün...
- Yaşamın…
- Pofu, Pamuk, Nejat, Mişa...
- Gitmek...
- Yalnız!..
- Ve top ağlarda...
- Bana...
- Gücüne güç katmaya geldik...
- Can Cin Cun...
- İyi ya da kötü...
- Kendine gel...
- Ben kumralım di’mi anne?
- Belirsiz...
- Hiç sormadım ki!..
- Hayatının tamamı...
- Oyuna devam...
- Devam et...
- Korkuyor musun?
- Ben ağladım, o gitti...
- Al senin olsun...
- Sadece yap...
- Korkma...
- Hepsini isterim...
- Sen gideli...
- Hepsi senin...
- Güzel bir hayat seç kendine...
- Sen büyü, ben bekliyorum...
- Aşık olacaksın...
- Babamdın!..
- Büyüyorsun işte!..
- An...
- Ben küçükken...
- Umut, Tanrı’nın lütfuyla yaşayamayanlar içindir...
- Sen de kendi hikayelerini yaşayacaksın kızım...
- Evet, hâlâ yaşıyorum!..
- Ne yapacak şimdi yavrucak?
- Aç gözlerini!..
- Pinokyo ve ben (2)
- Pinokyo ve ben (1)
- "Erkek adamı kurtarmak"
- Uyan yakışıklı, sabah oldu...
anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE