KADİR TUĞCU
kadir@anneoluncaanladim.com
Yenidoğan bebeğinin özellikleri

Gebelik süresine bakılmaksızın, doğumdan itibaren ilk 1 aylık devreye, ‘Yenidoğan’ denir.

Bebek doğduğunda cildi yağ görünümünde bir madde ile kaplıdır. “Vernix Caseosa” denilen bu madde hem doğum esnasında, kayganlık sağlar hem de bebeği cilt enfeksiyonlarından korur.  Bu maddenin aşırı bir titizlikle temizlenmesi sonucu, ciltte Stafilokok enfeksiyonlarinin görülme sıklığı artar. Doğumdan sonra, yüzeysel bir yıkanma yeterlidir.

Göbek kordonu yapı olarak her bebekte farklıdır. İnce olanlar; 3-4 günde, kalın olanlar; 17-20 günde düşebilir. Bebekler doğdukları günden itibaren, her gün yıkanmalıdır. Göbek düşene kadar bebeklerin yıkanmama usulu, geçen asırda kullanılan “göbek tozu” ve bu toz dağılmasın diye etrafına sarılan bez yüzündendir. Bu şekildeki bir göbek bağı suya girdiğinde, ceset kadar pis koku saldığından, bebekler yıkanmazlardı. Artık göbek tozu kullanılmamakta ama hala göbek mandalina bile gazlı bez saran eski kafalı sağlıkçılar arada bir görülmektedir… Göbek kordonunun kesiliş şekli ile göbek çukurunun şekli arasında bir ilgi yoktur...

Bebek saçı da erişkin saçından farklıdir. Doğum esnasında kayganlığı sağlaması için,  ‘kadifemsi’ bir yapıya sahiptir. Bu saçlar, 2-3 ayda dökülerek yerini erişkin tip saça bırakırlar. Zaten kendiliğinden dökülecek olan bu saçlarin, ustura ile kazınması, erişkin tip saçların daha gür çıkmasını sağlamaz.

YENİDOĞAN KAFA ÇAPI

Bebekler doğduklarında kafa tasları yekpare değildir. Bebek kafa tası, üstte 7 parça yassı kemik ve 2 adet “Bıngıldak” denilen yumuşak kısımla kaplıdır. Bu yapı şekli sayesinde doğum esnasında bebek kafası annenin çıkımına göre eğilip bükülerek, beyni zarar görmeden doğar. Arka bıngıldak, 40. haftada kapanır. On bıngıldak; 9 ay - 18 ay gibi geniş bir süreç icinde kapanir.  Bıngıldagin çap ölçümleri 2 asır öncesinde  kalmış usullerdir. Kafa çapı ölçümleri çok daha iyi fikir verir. Kafa çapı dikkate alınmadan yapılan bıngıldak yorumları yanlış fikirlere yol açabilir.

Bebekler anne karnında oluştuklarında, daha kemik ve kemik iliği dokusu gelişmemiş olduğundan, kan yapımı karaciğerde olur. Al yuvarların içindeki hemoglobin denilen madde, gebelik süresince farklı yapılarda gelişir. İlk yapılan hemoglobinler; Gower I, Gower II ve HbPortland’dir. Bunlar zamanla yerlerini Hemoglobin F’e bırakırlar. Gebeliğin 2. ayından  doğuma kadar olan süre içinde, karaciğerde yapılan Hemoglobin F çoğunluktadır. Kemik iliğinin oluşması ile Hemoglobin A1 ve A2 yapımı başlar ve doğuma kadar %30 oranına yetişir. doğumla birlikte HbF yapımı durur ve yıkılmaya başlar. İşte bu yıkım sonucu ortaya çıkan Bilirubin maddesi bebek sarılığını yapar. Bu sarılık, her bebekte farklı seviyelerde olur ve bulaşıcı sarılıklarla (Hepatitlerle) hiçbir bağlantıları yoktur. Oluşan bilirubin maddesi, E-Vitamininden, 20 defa daha anti-oksidan etkiye sahiptir. Doğum esnasında olabilecek hasarların hızlı tamiri bu sayede olur.  Buna mukabil, muayyen seviyelerin üstüne çıktığında, fayda yerine zararlı olabilir. Kandaki oranları; 20-30 mg/dL seviyelerinin üstüne çıktığında,  beyin hücrelerine girerek, anti-oksidan etkileri ile Mitokondrilere zarar vererek, beyinde harabiyetlere sebep olur.  Bu sebeple, 17 mg/dL'nin üstündeki değerlerde Fototerapi ile ve yeterli olmazsa, “Kan değişimi” ile seviyelerinin düşürülmeleri gerekir. Fototerapi sayesinde, yağda eriyen Bilirubin, suda eriyen Bilirubin haline dönüşerek idrarla atılır.

DOĞUMDAN SONRA YÜZDE 10 KAYIP NORMAL

Bebeklerde,  doğduktan sonra; ağırlıklarının %10’u kadar bir kayıp görülür. Bu kayıp yeterli anne sütü salgılana kadarki devrede, deri altındaki suyun kullanılması ile olur. Bu deri altı sıvısı hem doğum esnasında bebeği darbelerden korur, hem de beslenmesini sağlar... Bebek; 2. haftada doğum kilosuna tekrar ulaşır ve 300-400 gramlık açığı telafi eder. Bu devrede, mama başlanması çok ciddi sorunlar yaratabilir.

Bebekler doğar doğmaz memeye tutulmalıdır. Eski usul, bebeklerin, 2-3 ezan süresince aç  bırakılmaları, hem anne sütünün geç gelmesi bakımından, hem de bebekte kan şekeri düşeceği için zararlıdır. Doğar doğmaz, daha doğumhanede iken memeye tutulması, anne sütü imalatını hızlandırır ve sütün erken gelmesini sağlar. Ayrıca uyarılan meme ucundan çıkan hormon sayesinde, anne rahminde kasılmalar olur, plasenta daha hızlı atılır ve doğum sonrası kanamalar olmaz. Annede ilk hafta içinde her meme emzirirken karın ağrılarının  olması da, bu rahimdeki kasılmalar yüzündendir. Bu sayede rahim kısa sürede küçülür ve kanamalar en az seviyede olur. Anne sütü yeterli olduğu sürece, Afrika sıcağında bile bebeğin su ihtiyacını karşılar. Hava ne kadar sıcak olursa olsun, aşırı giydirilip, terletilmeyen bir bebekte su ihtiyacı veya kaybı olmaz. Teklif edildiğinde, su içen bir bebek; ya aşırı sıcak tutulmuştur, ya da anne sütü az geliyordur. Su teklif edildiğinde iğrenir gibi davranan, su içmeyen bebekte işler yolunda demektir.

Bebekler hamilelik süresince, annenin hayatı boyunca geçirdiği hastalıklar sonucu oluşmuş olan bütün antikorlarını alırlar. Bu sayede, bu antikorların etkili olduğu hastalıkların hiçbiri ilk 1 sene içinde çocuklarda görülmez. Bebekler bu devrede, sadece, annenin geçirmediği  hastalıkları geçirebilirler.  Anne geçirdiği viral hastalıklara karşı oluşan bağışıklık maddelerini de bebeğe verir. Bu sayede; kızamık, su çiceği, kabakulak gibi yapıları sabitlenmiş olan viruslerde, ilk 1 sene içinde  hastalık yapamazlar. Buna mukabil yapılarını devamlı değiştiren grip ve benzerleri virüsler bebeği ilk günden itibaren hasta edebilirler. İlk 1 sene içindeki ateşli hastalıkların tamamına yakınının VİRÜSLER olması bu yüzdendir. İlk 1 sene içinde antibiyotik gerektiren ateşli hastalıklar son derecede nadirdir.
 
TEMİZLİK BAŞKA, STERİL BAKIM BAŞKA...

Yenidoğan bir bebek, dış ortama en az annesi kadar bağışıktır. Bu ilk 1 sene içinde, bebeklerin çevrelerindeki mikroplarla tanışmaları ve -hasta olmadan-  onları hayat boyu koruyacak  bağışıklık maddelerini oluşturmaları çok önemlidir.  Aşırı temiz, hatta steril bakılan, içme suları  ile yıkanan bebeklerde, bağışıklık maddelerini çocuk, ancak 1 yaşından sonra  hasta olarak  kazanabilir. Bebeklere steril değil temiz bakım vermek gereklidir.  Temizlik başka şeydir, steril bakım başka şeydir. Steril bakım, hastanede verilir, eve çıkarılmış bebeğe degil.

Bebek doğduktan sonra “Meconium” denilen ilk kakasını yapar. Bebek doğduktan sonra, muayene edilirken makat deliğinin olup-olmadığına mutlaka bakılması gerekir. Bu kaka bebek anne karnında iken dökülen; saç ve deri dokuları ile içtiği idrarla oluşur. Koyu nefti renkte olan bu kaka zamanla yerini altın sarısı kakaya bırakır. Kaka rengi; beslenmenin miktar ve cinsine göre değişir. Saf anne sütü alanlarda; altın sarısı ve hardal kıvamında olan kaka, fazla emme sonucu, yeşil renge dönebilir. Zamanla aşırı beslenen bebeklerde, yeşil  kaka sümüklü hatta kanlı olarak çıkar. Bu sebeple hem kanlı kaka yapan, hem kilosu fazla olan bebeklerin kurcalanmalarına, kolonoskopi yapılmalarına gerek yoktur. Aç kalma durumunda, kaka kıvamı sertleşir, top-top şekil alır. Anne sütünden, inek sütü-mamaya geçen bebeklerde, altın sarısı renk; saman sarısı olur.

İlk 1 ayda, bebekler her emdiklerinde kaka yaparlar. Kaka sayıları günde: 6-10’a çıkabilir.  30. gün zor kaka yapma devresi başlar. Bebek, cıvık kakayı, sanki kabızmışcasına zorlanarak yapar. Bunun sebebi, ıkındığında, makat adalesini gevşeteceği yerde sıkmasındandır. Makat deliğine ufak bir temas ile bebek hemen kakasını yapar. 20 gün kadar süren bu devreden sonra, bebekler 4-7 günde bir kaka yaparlar. Bu devrede, mama yiyen bebekler, her gün muntazam kaka yaparlar.

Gazlı devre; bebeklerde 20. gün başlar, bebek gazının sebebi; hareketsizliktir.
* Aynı sebepten, erişkinler ameliyatlardan sonra gaz olmaması için, kaldırılıp yürütülürler.
* Yaşlı kimselerin, şimdiki bebeklerdeki gaz problemlerine hayret etmeleri de, onların zamanında kullanılan; beşik ve salıncak sayesindedir. Şimdiki sabit yataklarda yatan bebeklerde hareketsizlik nedeni ile gaz olmaktadır. Gazı iyi çıkarılmayan bebeklerde; aşırı hıçkırık ve yellenme olmakta, emerken karınlarından gürültü sesleri gelmektedir.

Bebekler, ilk hafta günde 17 saat uyurlar. Bu süre zamanla azalarak, 4 yaşında erişkin düzenini alır ve gündüz uykuları kalkar.

Kızlarda klitoris çevresinde, erkeklerde sünnet derisi altında, “Smegma” denilen beyaz bir salgı maddesi vardır. Erkeklerde, sünnet derisi bazı bebeklerde penis başına yapışık haldedir. Bu durumun bebeğe bir zararı yoktur, erken sünnet yapılmasını da gerektirmez. Bebeklerde, sünnet derisinin geriye itilmesine ve smegma salgısının temizlenmesine de gerek yoktur. Phimosis denilen durumlarda erken sünnet gerekebilir. Eğer “Peygamber sünneti” denilen sünnet derisinin eksik olduğu durum varsa, mutlaka çocuk cerrahının görmesi gereklidir. Her şeyin normal olduğu durumlarda, sünnet; keyfe keder bir durumdur, tercih eden yaptırır.

Bebeklerin metabolizmaları erişkinlerden çok daha fazla olduğundan, iç ısıları daha yüksektir, kalp ve solunum sayıları daha fazladır. Bebekler, bu sebeple evde en son üşüyecek olan canlılardır.  Metabolizma, yaş ilerledikçe düştüğü için, evdeki yaşlılar herkesden önce üşürler.  Bu yaşlıların, bebeklerin de kendileri gibi üşüdüklerini sanıp  gereksiz yere fazladan giydirmeleri bu yüzdendir. Bebeğin başı terliyorsa, gereksiz yere fazla giydiriyorsunuz demektir.

Bebekler, kucağa alinirlar. “Kucağa alışır” ikazi yanlıştır.  Bu tamamen, eskiden gelinlerin bebekle ugraşmayıp, iş yapmaları için  uydurulmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları
- İshaller ve tedavileri
- Hamilelikte zararlı olan antibiyotikler
- Tifo hastalıkları
- Kuduz hastalığı ve tedavileri
- Streptokok cahilliği ve yapılan saçmalıklar
- Düşük lökosit ve nötrofil sahtekarlığı
- Görüntüleme cihazları
- "Kulağında sıvı var"
- Kulak ağrıları ve akıntıları
- Korona ve interferon
- Covid 19 Aşısı (BioNTech ve Pfizer aşısı)
- 2020-2021 grip aşıları
- Koronavirüs (Covid-19) testleri
- Ateş hakkında uydurmalar ve gerçekler
- Alice in wonderland sendromu
- Döküntülü-Ateşli Hastalıklar
- Bactrim: Nedir, ne değildir?
- Virüslerle kanser tedavisi
- Ateşin yan bulguları ve sebepleri
- Yenidoğan bebekte cilt lekeleri
- 2016-2017 Grip aşıları
- MR ve zararları
- Bitkisel toksinler, hücre direnci ve yararları
- İlk intiba
- Hemofili ve tarihte hemofili
- Bal, mikroplar ve enfeksiyonlar
- D vitamini yapımı ve tedavileri
- Barsak cidarı, bakteriler ve ishaller
- Ebola virüsü
- Geleceğin tedavileri
- Ateşin bakteriler ve virüsler üzerine etkileri
- Alerjiler
- Yemeklerin tarihi
- Yenidoğan bebeğinin özellikleri
- Yemek pişirmenin kimyası
- Çocuklarda risk değerlendirmesi
- 2013-2014 Grip Aşıları
- Coronavirusler
- Bebeklerde beslenme sayısı ve miktarları
- Terkedilen çocuğun ıstırabı
- Bağışıklık sistemimiz
- Sağlıkta kalite kimleri ilgilendirir?
- Meningokok aşıları
- Çocuk felci aşılarının yapımı ve farkları
- Mikroplar ve bağışıklık sistemi
- Ateşin yan bulguları ve sebepleri
- Evdeki klimalar tehlikeli midir?
- İlk antibiyotik ve...
- Yuttuğumuz sakızlar nereye gidiyor?
- Kurşun zehirlenmeleri ve tedavileri
- İdrar yolu enfeksiyonları
- Demir eksikliği anemisi
- Gaz yapıcı gıdalar
- Pastörizasyon!..
- Gıdaların raf ömrü uzayınca, insanların raf ömrü kısalır mı?
- Yoğurt yapmak için maya yerine toprak kullanmak
- 2010-2011 dönemi grip aşıları
- Patojen E.coli İshalleri
- Çocuklu ailelerin tatile çıkması
- Bebeklere çiğneme nasıl öğretilir?
- Hava değişimleri ve çocuklar
- Kızamık ve Suçiçeği aşıları: 1 doz? 2 doz?
- Yenidoğan Tetanisi ve Tetanosu
- Prevenar13 aşısı kimlere kaç doz yapılacak?
- Hipotermi ve kanguru tedavisi
- Kanguru aparatının kullanımı
- Bitlenme ve tedavisi
- Çocuk yetiştirme anlayışı
- 2010-2011'de grip aşısı kimlere, kaç doz yapılmalı?
- Yenidoğan sarılığı ve tedavisi
- Yeni doğanın kan değerleri
- Türk Porfiriası
- Adjuvant
- Genetiği değiştirilmiş gıdalar
- Domuz gribi: A/(H1N1) 2009
- Araçlarda çocuk koltukları şart!
- Ateşli hastalıklar
- Yaz ishalleri
- Gripler, salgınlar ve pandemiler
- BCG Aşısı
- Kanında mikrop var!
- Süt alerjisi, bağırsak kanaması ve yalanlar
- Virüslerin çoğalması
- Çocuklarda konuşma bozuklukları
- C vitamini efsaneleri
- Yağlar, Yağ asitleri ve Omega 3
- Cıva ve Tıb
- Grip aşısı zamanı geldi, kafalar yine karıştırıldı!
- Lejyoner hastalığı ve yanlış bilgiler
- Down Sendromu, Mongolizm, doğrular ve aldatmacalar
- D vitamini ve bilinmeyen yönleri
- Anne sütü ve rakipleri
- Bebek bakımında hurafeler
- Çocukların hava yolculuğu
- Bir beyaz yalan uğruna…
- Demir eksikliği anemisi
- Aşı kartları ve kayıtları
- Kenelerle bulaşan hastalıklar
- Öksürük ve nezlenin tedavisi…
- Döküntülü hastalıkların tarihi sınıflandırılması
- Rotavirüs aşıları
- Bebeklerin gaz problemi
- Beta diye bir virüs!
- Ateş ve tedavisi
anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE