KADİR TUĞCU
kadir@anneoluncaanladim.com
Ateşin bakteriler ve virüsler üzerine etkileri

Vücudumuz, bakterilere ve virüslere karşı, ateşi yükselterek tepki verir. Mikropların bilinmediği zamanlarda ise, ateş kendi başına bir hastalık olarak ele alınmış ve ateşi  düşürerek bir tedavi yapılabileceği zannedilmiştir. Orta çağlardan beri insanlar, ateşi düşürmek icin gayretler göstermişlerdir. İnsanlarda olduğu gibi, memeli canlıların hepsinde, enfeksiyonlara karşı ateş çıkar.

Bakteriyel hastalıklarda, ateşin yükselmesi ile bakterilerin metabolizmalari artar, daha hızlı büyümeye ve bölünmeye başlarlar. İlk başta vücut aleyhine gibi görünen bu durum, bakterilerin büyümek ve bölünebilmek için gerekli demir elementi ve diğer maddeleri yeteri kadar bulamamaları ile bakteri aleyhine bir durum yaratır.  Ateşli devrede, demir elementinin vücut tarafından depolara çekilmesi ile bakterilerin işi daha da zorlaşır. Bu mekanizma ile hastalık esnasında, ‘soluk’ görünen hastalara demir verilmesi, hastalığın ağırlaşmasına ve hatta hastanın kaybına sebep olabilir. Bu dönemde verilecek olan penisilin ve türevi ilaçlar, bölünme safhasındaki bakterilerin duvar içindeki yapı elemanı olan “Muramik asit” sentezini bozarak bakterinin bölünmesini önlerler. Bunun sonucunda, bu şekilde aşırı uzun bakteriler vücudun ‘Makrofaj’ hücreleri tarafından çok kolaylıkla tesbit ve yok edilirler.

Ateşin virüsler üzerine etkisi iki türlüdür.
1-  Viruslerin, kendi başlarına çoğalabilme özellikleri yoktur. Çoğalabilmeleri için, canlı hücrelere ihtiyaçları vardır. Bunlardan bazıları, insan hücreleri hariç, hiçbir hücrede çoğalamazlar. Her virüs, kendisinin alışık olduğu canlınin hücrelerinde ürerler. Bazıları birkaç canlı varlık hücrelerinde de çoğalabilirler. Virüslerin hücrelerde kendilerini çoğaltma işlemine; “Replikasyon” denir.

2- Ateşin yükselmesi ile virüslerin, DNA ve RNA zincirlerinin uçlarında bulunan ve bölünmeyi sağlayan “telomer”ler bölünmeyi durdururlar. Virüs replikasyonları oluşamaz.

Bu sebeple de; devamlı ateşi düşürülen gripli hastalarda, hastalık daha uzun ve daha ağır  sürer.  Ateşli hastalıklarda, hastalık ister bakteriyel, ister virütik olsun, ateşin düşürülmesi ile hiç bir iyilik hali olmaz.  Ates düşürmek, sadece ailelerin gözünü boyamaya yarar.

Bilhassa bulunduğumuz coğrafyada, orta çağlardan beri insanlar, hekimler tarafından “ateş ve havale” ile korkutulmuşlardır. Doktorların; 21. asırda bile, insanlari ateş ile korkutmaları, bilgi eksikliğinden ziyade; “kar gayesi” ile olmaktadır. Bu şekilde, yalanlarla, ateşi çıkan her hastanın, doktora gitmesi sağlanmaktadır.

Ateşli hastalıklarda doktorun vazifesi, ateşi düşürmek değil, ateşi yapan hastalığı doğru teshiş edip, uygun tedaviyi vermesidir.

Günümüzde; “Enfeksiyon” ile “Sepsis” arasındaki farkı bile bilmekten aciz doktorlarla, doğru tedavilerin uygulanabilmeleri çok zordur. Kan sayımında, WBC (Lokosit) değeri yüksek diye, hastaya; bir “kan kultürü” bile yapmadan; “-kanında mikrop var-“ demek, hastayı iyice telaşa düşürmekten başka ne işe yarar.

Halkımız; hem üşütmekle hastalık olacağına inanir, hem ateşli çocuğa soğuk tatbiki yapar.
Ateşin; “ateşli hastalıklar” üzerindeki etkileri çok eski çağlardan beri bilinmekte idi.
Ateşli hasta; sıcak tutularak ateşi iyice yükseltilir, mikroplar yok olduğunda da, aşırı bir terleme ile hastalık iyileşirdi.

Eskiden çok korkutucu hastalık olan frengi bu şekilde tedavi edilmeye çalışılmıştır.

Frengili hastalar; civa doldurulmuş kapların içine girer ve bu kap hastanın dayanabileceği kadar ısıtılırdı. Eski Yunan’da, Delphi tapınağında, tapınağa gelir sağlamak için erkeklere hizmet(!) veren kadınlar, beraber olmadan önce, erkekleri sıcak su dolu küplere sokarlar, bu şekilde hem spermlerin ısı ile hareketlerini azaltıp, gebe kalma ihtimalini azaltırlar, hem de geçici olarak frengiden kurtulurlardı.

Frengili hastalara; sıtma bulaştırmak ve sıtma nöbetleri esnasında aşırı yükselen ateş ile frengiyi tedavi etmek de ayrı bir usüldü.

Anadolu’da yaygın bir terim olan; “ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek”in anlamı budur.
Son zamanlarda, ateşin; bazı kanserli hücreler üzerindeki etkileri arastirilmaktadır. Bir zaman önce kullanılan zakkum da sadece ateş çıkararak bazı kanserli hücreleri tedavi etmekte idi. Yakın bir gelecekte, ısı tatbiki ile kanser tedavilerini duyacaksiniz.

Yazarın Diğer Yazıları
- İshaller ve tedavileri
- Hamilelikte zararlı olan antibiyotikler
- Tifo hastalıkları
- Kuduz hastalığı ve tedavileri
- Streptokok cahilliği ve yapılan saçmalıklar
- Düşük lökosit ve nötrofil sahtekarlığı
- Görüntüleme cihazları
- "Kulağında sıvı var"
- Kulak ağrıları ve akıntıları
- Korona ve interferon
- Covid 19 Aşısı (BioNTech ve Pfizer aşısı)
- 2020-2021 grip aşıları
- Koronavirüs (Covid-19) testleri
- Ateş hakkında uydurmalar ve gerçekler
- Alice in wonderland sendromu
- Döküntülü-Ateşli Hastalıklar
- Bactrim: Nedir, ne değildir?
- Virüslerle kanser tedavisi
- Ateşin yan bulguları ve sebepleri
- Yenidoğan bebekte cilt lekeleri
- 2016-2017 Grip aşıları
- MR ve zararları
- Bitkisel toksinler, hücre direnci ve yararları
- İlk intiba
- Hemofili ve tarihte hemofili
- Bal, mikroplar ve enfeksiyonlar
- D vitamini yapımı ve tedavileri
- Barsak cidarı, bakteriler ve ishaller
- Ebola virüsü
- Geleceğin tedavileri
- Ateşin bakteriler ve virüsler üzerine etkileri
- Alerjiler
- Yemeklerin tarihi
- Yenidoğan bebeğinin özellikleri
- Yemek pişirmenin kimyası
- Çocuklarda risk değerlendirmesi
- 2013-2014 Grip Aşıları
- Coronavirusler
- Bebeklerde beslenme sayısı ve miktarları
- Terkedilen çocuğun ıstırabı
- Bağışıklık sistemimiz
- Sağlıkta kalite kimleri ilgilendirir?
- Meningokok aşıları
- Çocuk felci aşılarının yapımı ve farkları
- Mikroplar ve bağışıklık sistemi
- Ateşin yan bulguları ve sebepleri
- Evdeki klimalar tehlikeli midir?
- İlk antibiyotik ve...
- Yuttuğumuz sakızlar nereye gidiyor?
- Kurşun zehirlenmeleri ve tedavileri
- İdrar yolu enfeksiyonları
- Demir eksikliği anemisi
- Gaz yapıcı gıdalar
- Pastörizasyon!..
- Gıdaların raf ömrü uzayınca, insanların raf ömrü kısalır mı?
- Yoğurt yapmak için maya yerine toprak kullanmak
- 2010-2011 dönemi grip aşıları
- Patojen E.coli İshalleri
- Çocuklu ailelerin tatile çıkması
- Bebeklere çiğneme nasıl öğretilir?
- Hava değişimleri ve çocuklar
- Kızamık ve Suçiçeği aşıları: 1 doz? 2 doz?
- Yenidoğan Tetanisi ve Tetanosu
- Prevenar13 aşısı kimlere kaç doz yapılacak?
- Hipotermi ve kanguru tedavisi
- Kanguru aparatının kullanımı
- Bitlenme ve tedavisi
- Çocuk yetiştirme anlayışı
- 2010-2011'de grip aşısı kimlere, kaç doz yapılmalı?
- Yenidoğan sarılığı ve tedavisi
- Yeni doğanın kan değerleri
- Türk Porfiriası
- Adjuvant
- Genetiği değiştirilmiş gıdalar
- Domuz gribi: A/(H1N1) 2009
- Araçlarda çocuk koltukları şart!
- Ateşli hastalıklar
- Yaz ishalleri
- Gripler, salgınlar ve pandemiler
- BCG Aşısı
- Kanında mikrop var!
- Süt alerjisi, bağırsak kanaması ve yalanlar
- Virüslerin çoğalması
- Çocuklarda konuşma bozuklukları
- C vitamini efsaneleri
- Yağlar, Yağ asitleri ve Omega 3
- Cıva ve Tıb
- Grip aşısı zamanı geldi, kafalar yine karıştırıldı!
- Lejyoner hastalığı ve yanlış bilgiler
- Down Sendromu, Mongolizm, doğrular ve aldatmacalar
- D vitamini ve bilinmeyen yönleri
- Anne sütü ve rakipleri
- Bebek bakımında hurafeler
- Çocukların hava yolculuğu
- Bir beyaz yalan uğruna…
- Demir eksikliği anemisi
- Aşı kartları ve kayıtları
- Kenelerle bulaşan hastalıklar
- Öksürük ve nezlenin tedavisi…
- Döküntülü hastalıkların tarihi sınıflandırılması
- Rotavirüs aşıları
- Bebeklerin gaz problemi
- Beta diye bir virüs!
- Ateş ve tedavisi
anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE