KADİR TUĞCU
kadir@anneoluncaanladim.com
Kuduz hastalığı ve tedavileri

Kuduz, geçmişi 4000 yıl öncesine kadar giden, bilinen en eski hastalıklardan biridir. Aşı bulunmadan önce kuduz bir hayvan tarafından ısırılan bir şahıs kesinlikle ölüyordu. Bu yüzden, bazı kimseler arazlar başlamadan önce intihar ediyorlardı.

Kuduz hastalığı; aşı ile önlenebilen, hayvanlardan bulaşan (zoonoz), viral bir hastalık olup, merkezi sinir sistemi hastalığı yapan bir hastalıktır. Isırma sonucu, virüsler çevre doku hücrelerine girerek replikasyonlarla çoğalırlar. (Eski zamanlarda ısırılan bölgenin dağlanması ile hastalık önlenmeye çalışılmıştır.) Yara bölgesinde çoğalan virüsler sinir sistemi yolu ile beyine ulaşırlar ve hastalık yaparlar. Günümüzde bile ilaçlı bir tedavi yöntemi yoktur. Tek tedavi, aşılar ve bağışık serumlar (immun globulinler) iledir.

İnsanlardaki kuduz hastalığının ana kaynağı köpeklerdir. Bu yüzden köpeklerin aşılanmaları o toplum için çok önemlidir. Kedilerde de kuduz hastalığı görülebilir. Kedilerde görülen kuduz şekli, paralitik tipdir. Kuduz arazları başlayan kedilerde köpeklerdeki gibi saldırganlık yoktur. Paralizi (felç) durumu, ayaklardan başlar ve yukarılara çıkar. Alt çene düşüktür, salya akması ve yutma güçlüğü vardır. Işıktan, hava esintisinden ve seslerden rahatsız olurlar, ortalığa çıkmazlar, oyun oynamazlar ve sudan kaçarlar. Kedilerin de köpekler gibi aşılanmaları şarttır.
Türkiye’de; 2000-2014 yılları arasında insanlarda 21 kuduz vak’ası görülmüş olup, hiçbirinde kedi bağlantısı yoktu.

Klinik olarak arazlar başladıktan sonra kuduz hastalığı %100 ölümcüldür. Dünyadaki ölümlerin %95’i Asya ve Afrika kıtalarında görülmüştür. Amerika kıtasına, Avrupa’dan gittiği sanılmaktadır. İngiltere’de kuduz hastalığı tamamen yok edilmiştir. Avrupa’nın pek çok ülkesinde artık kuduz hastalığı görülmemektedir. Köpek ve kedi dışında, yarasalardan, kurt ve tilki gibi yırtıcı canlılardan da bulaşma olabilir.

Etrafa bulaşan kuduz hayvan salyasındaki kuduz virüsü; sabun, deterjan alkol ve güneş ışığı ile kısa sürede etkisini kaybeder. Kuduz hastalığının olabilmesi için mutlaka açık yara olması şarttır. Kuduz hayvanın salyasının deriye değmesi ile kuduz bulaşmaz.

ARAZLAR:
Kuluçka süresi, ortalama 2-3 aydır. Nadiren 1 hafta veya 1 sene sürenler de vardır. Bu süreler üzerine, ısırılma yerinin beyinden uzaklığı, yaranın derinliği ve erken müdahale etkilidir. Yaralanmadan hemen sonra, yaranın sabunlu su ile yıkanması ve Betadine veya Batticon benzeri solusyonlarla pansuman yapılması, virüs sayısını azaltacağı için önemlidir.

Ateş, yara bölgesinde ağrı, karıncalanma hissi, iğne ve yanma hissi ilk belirtilerdir.

Kuduz hastalığının iki şekli vardır.
1- Şiddetli, dramatik şekli:
Hiperaktif davranışlar, saldırganlık, hayal ve kabuslar görmeler, koordinasyon eksikliği, sudan ve hava esintisinden korkma, yutma güçlüğü  vardır. Ölüm, birkaç gün içinde olur.

2- Paralitik şekli:
Vak’aların %20’si bu tiptedir. Daha az bir dramatik tablo vardır, adalelerde yara bölgesinden başlayan ve yayılan felç durumu vardır. Koma safhasını takiben ölüm olur.
Genellikle bu hastalık şekli yanlış teşhis edilir ve aileleri tarafından kuduz teşhisi kabul görmez.

TEŞHİS:
Laboratuvarda, serumda “antirabies antikorları” ve reverse transcriptase-PCR ile tükrük ve deri biyopsileri ile de virüs RNA’sı tesbit edilebilir.

Kuduz virüsü, bir RNA virüsüdür.

Şüpheli hayvan veya vefat edenlerin beyin dokusunun mikroskop ile incelenmesinde; Negri cisimciklerinin görülmesi sonucu teşhis konulur.

Adelchi Negri: İtalyan patolog, Camillo Golgi’nin laboratuvarında kuduzdan ölen köpek ve tavşan beyinlerinde bu cisimcikleri tesbit etmiş ve 1903’de yayınlamıştır.

AŞILANMA:
Kuduza karşı ilk aşılamayı Pastör uygulamıştır. 1885 yılında bu aşıdan haberdar olan 2. Abdülhamid, Pastör Enstitüsü’nün kurulması için ilk bağışı yapmıştır. Takip eden yıllarda her sene bir Osmanlı öğrenci grubu Pastör Enstitüsünün derslerine katılmışlardır. 1887’de İstanbul’da bir Kuduz Enstitüsü açılmış ve 1887-88 yılları arasında 2521 kişi tedavi görmüş, bunlardan sadece 13 hasta kaybedilmiştir.

(Kaynak: Nazan Sezgin. Mikrobiyoloji Uzmanı)

Aşılanma, mümkün olan en kısa sürede yapılmalıdır. Bu süre 14 günü geçmemelidir.
İki türlü kuduz aşısı vardır.
1- Sinir dokusu aşısı:
(İlk aşılar ve İstanbul Çemberlitaş Kuduz Hastanesi’nde üretilen aşılar bu türdendi. Aşının bazı kimselerde kuduz benzeri hastalık yapması üzerine aşı imalatı durdurulmuştu.)
2- Hücre kültürü aşısı:
DSÖ, sinir dokusu aşılarının yerine daha güvenli ve etkili olan “Hücre kültürü” aşılarının uygulanmasını tavsiye etmektedir.

AŞI ŞEMASI:

KUDUZ RİSKİ
HİÇ AŞI OLMAMIŞ KİMSELERDAHA ÖNCE 5 DOZ AŞI OLANLAR
Düşük Risk
5 doz (5x 1ml)
0,3,7,14 ve 30.cu günler
3 doz (3x1ml)
0,3 ve 7. Gün
Yüksek Risk
5 doz aşı ve HRIG
(Human Rabies Immune Globulin)
İlk 7 gün içinde, ilk doz aşı ile birlikte uygulanır.
Tek başına aşı yeterli değildir.
Aynısı uygulanır
                                                                  

Şüpheli ısırılma durumunda kuduz aşısı 0,3,7,14,30  günlerde uygulanır. Şüpheli hayvan 10. Gün hala yaşıyorsa, aşıya devam edilmez. Riskli mesleklerde olanların aşılanmaları, 5 doz yapılır.

A) Pasif bağışıklık:
   1- HRIG (Human Rabies Immune Globulin)
Suya-HRIG veya Berirab (2ml, 300IU) 3 doz (3x1ml) 0, 7 ve 21 veya 28. Gün uygulanır.
       Veya
   2- RHMA (Rabies Human Monoclonal Antibodies)
Rabishield-100 (2.5ml, 100IU) aynı şekilde uygulanır. 20ünite/kg şeklinde ayarlanır, yarısı yara etrafına, yarısı adaleden uygulanır.

B) Aktif bağışıklık:
   1- HDCV (Human Diploid Cell Vaccine)
Imovax (insan diploid hücrelerinde kuduz virüsünün kültürü ile elde edilir.)
RabAvert (Civciv fibroblast hücrelerinde kuduz virüsünün kültürü ile elde edilir.)
   2- PVRV (Purified Verocell Rabies Vaccine)
Abhayrab, kas verya deri içine uygulanır.
DSÖ (WHO), aşı tasarrufu için, adaleden2 ml aşı yapılması yerine, deri içine 0.1ml (insülin enjektörü ile 4 ünite) her yaşa uygulanmasını tavsiye eder. Deri içi uygulamalarda bu miktarlar aşılmamalıdır. Aşıldığı takdirde; aşı yerinde nekroz (doku ölümü) olabilir.

Kuduz aşılarının  uygulamalarında, sadece yerel yönetimlere değil, hayvan sahiplerine de görev düşmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları
- İshaller ve tedavileri
- Hamilelikte zararlı olan antibiyotikler
- Tifo hastalıkları
- Kuduz hastalığı ve tedavileri
- Streptokok cahilliği ve yapılan saçmalıklar
- Düşük lökosit ve nötrofil sahtekarlığı
- Görüntüleme cihazları
- "Kulağında sıvı var"
- Kulak ağrıları ve akıntıları
- Korona ve interferon
- Covid 19 Aşısı (BioNTech ve Pfizer aşısı)
- 2020-2021 grip aşıları
- Koronavirüs (Covid-19) testleri
- Ateş hakkında uydurmalar ve gerçekler
- Alice in wonderland sendromu
- Döküntülü-Ateşli Hastalıklar
- Bactrim: Nedir, ne değildir?
- Virüslerle kanser tedavisi
- Ateşin yan bulguları ve sebepleri
- Yenidoğan bebekte cilt lekeleri
- 2016-2017 Grip aşıları
- MR ve zararları
- Bitkisel toksinler, hücre direnci ve yararları
- İlk intiba
- Hemofili ve tarihte hemofili
- Bal, mikroplar ve enfeksiyonlar
- D vitamini yapımı ve tedavileri
- Barsak cidarı, bakteriler ve ishaller
- Ebola virüsü
- Geleceğin tedavileri
- Ateşin bakteriler ve virüsler üzerine etkileri
- Alerjiler
- Yemeklerin tarihi
- Yenidoğan bebeğinin özellikleri
- Yemek pişirmenin kimyası
- Çocuklarda risk değerlendirmesi
- 2013-2014 Grip Aşıları
- Coronavirusler
- Bebeklerde beslenme sayısı ve miktarları
- Terkedilen çocuğun ıstırabı
- Bağışıklık sistemimiz
- Sağlıkta kalite kimleri ilgilendirir?
- Meningokok aşıları
- Çocuk felci aşılarının yapımı ve farkları
- Mikroplar ve bağışıklık sistemi
- Ateşin yan bulguları ve sebepleri
- Evdeki klimalar tehlikeli midir?
- İlk antibiyotik ve...
- Yuttuğumuz sakızlar nereye gidiyor?
- Kurşun zehirlenmeleri ve tedavileri
- İdrar yolu enfeksiyonları
- Demir eksikliği anemisi
- Gaz yapıcı gıdalar
- Pastörizasyon!..
- Gıdaların raf ömrü uzayınca, insanların raf ömrü kısalır mı?
- Yoğurt yapmak için maya yerine toprak kullanmak
- 2010-2011 dönemi grip aşıları
- Patojen E.coli İshalleri
- Çocuklu ailelerin tatile çıkması
- Bebeklere çiğneme nasıl öğretilir?
- Hava değişimleri ve çocuklar
- Kızamık ve Suçiçeği aşıları: 1 doz? 2 doz?
- Yenidoğan Tetanisi ve Tetanosu
- Prevenar13 aşısı kimlere kaç doz yapılacak?
- Hipotermi ve kanguru tedavisi
- Kanguru aparatının kullanımı
- Bitlenme ve tedavisi
- Çocuk yetiştirme anlayışı
- 2010-2011'de grip aşısı kimlere, kaç doz yapılmalı?
- Yenidoğan sarılığı ve tedavisi
- Yeni doğanın kan değerleri
- Türk Porfiriası
- Adjuvant
- Genetiği değiştirilmiş gıdalar
- Domuz gribi: A/(H1N1) 2009
- Araçlarda çocuk koltukları şart!
- Ateşli hastalıklar
- Yaz ishalleri
- Gripler, salgınlar ve pandemiler
- BCG Aşısı
- Kanında mikrop var!
- Süt alerjisi, bağırsak kanaması ve yalanlar
- Virüslerin çoğalması
- Çocuklarda konuşma bozuklukları
- C vitamini efsaneleri
- Yağlar, Yağ asitleri ve Omega 3
- Cıva ve Tıb
- Grip aşısı zamanı geldi, kafalar yine karıştırıldı!
- Lejyoner hastalığı ve yanlış bilgiler
- Down Sendromu, Mongolizm, doğrular ve aldatmacalar
- D vitamini ve bilinmeyen yönleri
- Anne sütü ve rakipleri
- Bebek bakımında hurafeler
- Çocukların hava yolculuğu
- Bir beyaz yalan uğruna…
- Demir eksikliği anemisi
- Aşı kartları ve kayıtları
- Kenelerle bulaşan hastalıklar
- Öksürük ve nezlenin tedavisi…
- Döküntülü hastalıkların tarihi sınıflandırılması
- Rotavirüs aşıları
- Bebeklerin gaz problemi
- Beta diye bir virüs!
- Ateş ve tedavisi
anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE