KADİR TUĞCU
kadir@anneoluncaanladim.com
Bitkisel toksinler, hücre direnci ve yararları

Bitkilerin, saldırganlardan kendilerini koruyabilmek için, kaçabilme imkanları yoktur. Onlar, oldukları yerde kendilerini savunmak ve saldırganları kaçırabilmek için, karmaşık kimyasal savunma sistemleri geliştirmişlerdir.

Bitkiler tarafından, haşerelere karşı geliştirilen toksik kimyasallar, çok düşük dozlarda olup, bize nadiren zarar verebilirler. Genelde, bir etki göstermeden vücudumuzdaki hücreleri ufak streslere sokarak, daha dirençli hale getirirler.

Bu toksinlerin yarattığı streslere uyum hadisesine; “hormesis” denir. Bunların vücudumuzda, pek çok yararlı etkileri vardır. Başta beyin hücreleri olmak üzere, bütün hücrelerimize yararlı faydaları vardır.

Meyve ve sebzelerin yenmesinin niye sağlığımıza yararlı olduğu sorulduğunda, pek çok kimse, bu gıdalardaki “antioksidanlari” işaret edecektir. Bu mantık doğrudur, zira başta kanser, kalp hastalıkları ve şeker hastalığı gibi hastalıklardaki doku harabiyetine sebep olan “serbest radikaller”, bu antioksidanlarla etkisizleşirler.

Bitkilerin, milyonlarca senede kendilerini korumak için geliştirdikleri ‘acı ve ekşi maddeler, keskin kokular’ antioksidan olarak; ilaç şeklinde veya C, E ve A vitaminleri olarak alındığında, aynı etkiyi göstermezler, etkili olmazlar, hiçbir hastalığı önlemez veya iyileştirmezler.

Bu antioksidan maddelerin ilaç olarak Alzheimer’lı hastalara verilmesi ile hiçbir iyilik hali olmamıştır. Buna mukabil, muntazam hareket eden, az yiyen ve bu sebze-meyveleri tüketenlerde, beyin hastalıkları daha az olmaktadır.

Aç kalmanın beyin üzerindeki etkisi, açlik durumunda beyin hücrelerinin; serbest radikallerin ve “beta-amyloid” maddesinin birikmesine mani olan moleküler savunma sistemlerini harekete geçirmesi ile olmaktadır. Bireyin ara ara aç kalması, beyinde hafif bir stres yaratmakta ve bu uyarı da, beyindeki sinir hücrelerini korumaktadır.

Yediğimiz bitkilerdeki bu “kimyasal toksinler”, bizde genelde, bir rahatsızlık yapmazlar. Bazıları; bulantı, kusma ve hatta ölüme sebep olabilirler.

Eski hekimler, bitkilerin  bu özelliklerinden faydalanırlardı. Genellikle, deneme-yanılma ile  ve bazen de, ölümle sonuçlanan çalışmalar sonucu, önemli yararları olan ilaçlar yapmışlardır.
Bitkilerdeki bu maddelerin etkileri incelendiğinde, bunların az miktarlarda faydalı, aşırı miktarlarda ise zararlı oldukları görülmüştür. Mesela; “Brezilya cevizi’, çok yenildiğinde; içindeki Selenium elementi, Karaciğer ve Akciğeri zehirlemektedir. Az miktarlarda alındığında ise, kalp hastalıklarına ve kanserlere karşı koruyucu olan enzimlerin salgılanmasını sağlar.
Köri sosundaki, “kurkurmin” maddesinin Alzheimer üzerindeki etkileri incelendiğinde, bu maddenin beyin harabiyetini ve “beta-Amyloid” birikmesini önlediği gösterilmiştir. Sonraki çalışmalar, kurkurminin bu etkiyi, beyin hücrelerinde hafif bir stres yaratarak sağladığını göstermiştir.

Aynı etki, sarımsak ve acı biberlerle de olur. Ayrıca; brokolideki “sulforaphane”, kahvedeki “kafein”, çaydaki “catechin” ler hep aynı etkiyi gösterirler.

Kırmızı üzüm ve şaraptaki “resveratrol” hala tartışmalıdır.

Bu bitkilerin yenmesi ile sağlanan yararlar, bu maddelerin yoğun halde, ilaç şeklinde alınmaları durumunda görülmemekte, hatta zararlı olabilmektedirler.

2009’da Almanya’da Jena (Friedrich-Schiller) Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, hem antioksidan ilaç alıp, hem muntazam egzersiz yapanlarda, bir iyileşme hali görülmediği halde, sadece muntazam egzersiz yapanlarda, kan şekeri ve diğer sağlık göstergelerinde, bariz yararlılıklar tespit edilmiştir.

Bu bitkilerin yenmesi ile, hücrelerin içinde bulunan iki protein molekülü (Keap1 ve Nrf2 proteinleri)  uyarılmakta, Keap1 proteini, Nrf2 proteinini serbest bırakmakta ve bu protein, hücre çekirdeği içine girerek, antioksidan sağlayan genleri aktif hale getirmektedir. Hücrelerimizin ürettiği bu antioksidan maddelerde, zararlı “serbest radikalleri” etkisiz hale getirirler.

- Devamlı ve muntazam yapılan egzersizler.
- Sofradan aç kalkmak ve ara sıra oruç tutmak.
- Yararlı antioksidanların hücrelerimizden salınmasını sağlayan bitkisel toksinlerin alınması ile daha sağlıklı ve uzun ömür elde edilir.

Bunların ilaç olarak alınmaları fayda yerine zarar sağlar.

Yapılan deneyler göstermiştir ki, meyve ve sebzelerin yenmesi ve egzersizleri takip eden istirahat dönemlerinde, beyin içindeki hippokampus bölgesinde bulunan kök hücreler uyarılmakta ve yeni sinir hücreleri yapılmaktadır. Bu yeni nöronlar, büyüyerek mevcut nöronlarla bağlantılar kurmakta, öğrenme ve hafıza kapasiteleri artmaktadır.

Antioksidanları değil de, bu “Hormesis” dediğimiz, kimyasal toksinlerin ilaç olarak alınmalarında faydalar sağlanabilir. Belki ilerde, elma kabuğu, kara ceviz, köri tozu, beyin hastalıklarının tedavilerinde kullanılabilir.  

Geleneksel Kore farmakopedisinde kullanılan; “Uwhangchungsimwon” ilerde, sinir hücrelerini koruyarak felç durumlarını önleyebilir.

Mark P. Mattson
Scientific American. July 2015. Sayfa: 41-45


Yazarın Diğer Yazıları
- İshaller ve tedavileri
- Hamilelikte zararlı olan antibiyotikler
- Tifo hastalıkları
- Kuduz hastalığı ve tedavileri
- Streptokok cahilliği ve yapılan saçmalıklar
- Düşük lökosit ve nötrofil sahtekarlığı
- Görüntüleme cihazları
- "Kulağında sıvı var"
- Kulak ağrıları ve akıntıları
- Korona ve interferon
- Covid 19 Aşısı (BioNTech ve Pfizer aşısı)
- 2020-2021 grip aşıları
- Koronavirüs (Covid-19) testleri
- Ateş hakkında uydurmalar ve gerçekler
- Alice in wonderland sendromu
- Döküntülü-Ateşli Hastalıklar
- Bactrim: Nedir, ne değildir?
- Virüslerle kanser tedavisi
- Ateşin yan bulguları ve sebepleri
- Yenidoğan bebekte cilt lekeleri
- 2016-2017 Grip aşıları
- MR ve zararları
- Bitkisel toksinler, hücre direnci ve yararları
- İlk intiba
- Hemofili ve tarihte hemofili
- Bal, mikroplar ve enfeksiyonlar
- D vitamini yapımı ve tedavileri
- Barsak cidarı, bakteriler ve ishaller
- Ebola virüsü
- Geleceğin tedavileri
- Ateşin bakteriler ve virüsler üzerine etkileri
- Alerjiler
- Yemeklerin tarihi
- Yenidoğan bebeğinin özellikleri
- Yemek pişirmenin kimyası
- Çocuklarda risk değerlendirmesi
- 2013-2014 Grip Aşıları
- Coronavirusler
- Bebeklerde beslenme sayısı ve miktarları
- Terkedilen çocuğun ıstırabı
- Bağışıklık sistemimiz
- Sağlıkta kalite kimleri ilgilendirir?
- Meningokok aşıları
- Çocuk felci aşılarının yapımı ve farkları
- Mikroplar ve bağışıklık sistemi
- Ateşin yan bulguları ve sebepleri
- Evdeki klimalar tehlikeli midir?
- İlk antibiyotik ve...
- Yuttuğumuz sakızlar nereye gidiyor?
- Kurşun zehirlenmeleri ve tedavileri
- İdrar yolu enfeksiyonları
- Demir eksikliği anemisi
- Gaz yapıcı gıdalar
- Pastörizasyon!..
- Gıdaların raf ömrü uzayınca, insanların raf ömrü kısalır mı?
- Yoğurt yapmak için maya yerine toprak kullanmak
- 2010-2011 dönemi grip aşıları
- Patojen E.coli İshalleri
- Çocuklu ailelerin tatile çıkması
- Bebeklere çiğneme nasıl öğretilir?
- Hava değişimleri ve çocuklar
- Kızamık ve Suçiçeği aşıları: 1 doz? 2 doz?
- Yenidoğan Tetanisi ve Tetanosu
- Prevenar13 aşısı kimlere kaç doz yapılacak?
- Hipotermi ve kanguru tedavisi
- Kanguru aparatının kullanımı
- Bitlenme ve tedavisi
- Çocuk yetiştirme anlayışı
- 2010-2011'de grip aşısı kimlere, kaç doz yapılmalı?
- Yenidoğan sarılığı ve tedavisi
- Yeni doğanın kan değerleri
- Türk Porfiriası
- Adjuvant
- Genetiği değiştirilmiş gıdalar
- Domuz gribi: A/(H1N1) 2009
- Araçlarda çocuk koltukları şart!
- Ateşli hastalıklar
- Yaz ishalleri
- Gripler, salgınlar ve pandemiler
- BCG Aşısı
- Kanında mikrop var!
- Süt alerjisi, bağırsak kanaması ve yalanlar
- Virüslerin çoğalması
- Çocuklarda konuşma bozuklukları
- C vitamini efsaneleri
- Yağlar, Yağ asitleri ve Omega 3
- Cıva ve Tıb
- Grip aşısı zamanı geldi, kafalar yine karıştırıldı!
- Lejyoner hastalığı ve yanlış bilgiler
- Down Sendromu, Mongolizm, doğrular ve aldatmacalar
- D vitamini ve bilinmeyen yönleri
- Anne sütü ve rakipleri
- Bebek bakımında hurafeler
- Çocukların hava yolculuğu
- Bir beyaz yalan uğruna…
- Demir eksikliği anemisi
- Aşı kartları ve kayıtları
- Kenelerle bulaşan hastalıklar
- Öksürük ve nezlenin tedavisi…
- Döküntülü hastalıkların tarihi sınıflandırılması
- Rotavirüs aşıları
- Bebeklerin gaz problemi
- Beta diye bir virüs!
- Ateş ve tedavisi
anneoluncaanladim.com'u ziyaret etmek için tıklayın
Copyright 2007-2024 ® NETATÖLYE