Güneşi hatırlatan
24 Aralık - 30 Aralık
2018 haftası
25 Aralık Salı Merkür (yay)- Neptün (balık) Karesi (02:31) "puslu bir hava" Bazen sabah uyanırsınız ve bir hayli asıktır suratı havanın! Gülümsemeye çalışır ve günaydın dersiniz. Yok, hiç havasında değildir, duymamıştır bile sizi! Eh, siz de bakarsınız başınızın çaresine, ne yapacaksınız? Her zaman yüzünde güller açacak değil ya... "Sana da kahve yapayım mı?" diye sorarsınız, başını sallar belli belirsiz. Kahvenin kokusu ikinize de iyi gelir. Hava da biraz daha açmıştır sanki! Derken bir yağmur indirir. Camı aralarsınız. Toprak kokusu sarmıştır etrafı... Derken değişir hava... Kahkahalar atarken bulursunuz kendinizi... Bir düğün, bir cenaze... Tüm bunların içinde, başka bir şey vardır belki de... Bugün değerli kılan ne olabilirdi?
28 Aralık Cuma Venüs (akrep)- Pluto (oğlak) Sekstili (23:30) "bugünkü aklımla severim şimdi" Sevmek şarap gibidir, yıllandıkça tatlanır. İnsan neyin sevgi olduğunu, neyin aslında sevgiyle ilgili olmadığını zamanla öğreniyor. İlk sevmelerinizi düşünün, ne için ne kadar huysuzlandığınızı... Zamanla ne boş yere kalp kırmışım, ne çok şeye kırılmışım, ne basit şeylermiş aslında diyor. Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur denir ya, insan kaybettiklerinin farkına vardıkça anlıyor. Birbirinizi yemek yerine aslında ne kadar güzel şeyler paylaşabileceğinizi... Bir gün zaten her şeyin biteceğini... Galiba büyümek böyle bir şey!
29 Aralık Cumartesi Son Dördün Ay Fazı (7⁰ Terazi 36’) (11:34) "tartının ağır basan kefesi" Eski Mısır çizimlerinde terazinin bir kefesinde insanın kalbi, diğer kefesinde Adalet Tanrıçası Maat’ın sembolü olan deve kuşu tüyü vardır. Kalp bu tüyden hafif olduğunda insan yaşamdan istediğini almıştır, hayatın onu ağırlaştırmasına, soğutmasına ve katılaştırmasına izin vermemiştir. Hafif, sıcak ve yumuşak olmuştur; akıp gitmiştir hayatın içinden... Geçtiği her yerden beslenmiş suları, mineralce zenginleşmiştir. İşte zenginlik budur. Sırlar tam da burada açılmaya başlar; çünkü her sorunun cevabı hikayenin devamında saklıdır. Durup da cevabı aramayın, cevap yolda...
24 Aralık Pazartesi (Ay günü) Ay: Aslan (18:58 itibariyle) (16:48 boşlukta) Güneş: Oğlak Ateş Enerjisi / Ay- Pluto karşıtlığı (03:22) Ay- Mars üçgeni (10:36) Ay- Uranüs karesi (16:50)
"güllerin savaşı"
Güç nedir? Güç, kırmak dökmek midir yoksa usul usul iyileştirmek midir? Neyden bahsederken ne olduğuna şahit oluyor insan? Güç tutkusu bize hangi hataları yaptırıyor? Eskiler ne güzel söylemiş: Keskin sirke küpüne zarar, öfke ile kalkan zarar ile oturur. Değişim küçük adımlarla gerçekleşir. Değilse, acele giden ecele gider. Ecel, bir dönemin kapanıp yeni bir dönemin açılışına işaret eder. Hata yapmak hepimizin olasılığıdır. Hata, deneyim demektir. Hata yapma korkusu, insanı saçma hallere sürükler. Bir kişide uyandırdığınız korku, ne kadar korkmakta olduğunuzun göstergesidir. Köpek korktuğunda ısırır. Bu korkunun yerine sevgiyi koyalım. İnsandır beşer, arada şaşar! Herkes hata yapabilir. Nefsimizi inkar etmek mümkün değildir. Hepimizin içinden bazen bir assolist fırlıyor. Bunu fark ettiğimizde derin nefesler alıp geri adım atabilmek olgunluktur. "Benim seninle bir savaşım yok, tüm bu savaş kendimle, kendi içimde... Bu oyunda bana beni gösterdiğin için teşekkür ederim. Hem senden hem kendimden özür diliyorum ve bu hoyrat rüzgarların yerine kalbimi koyuyorum. Bir şey oldu ve şimdi sona erdi. Gün doğuyor. Şükür ki hayattayız. Artık her şey çözülür. Seni seviyorum. Bana hatırlattığın her şey için teşekkür ederim."
25 Aralık Salı (Mars günü) Ay: Aslan Güneş: Oğlak Ateş Enerjisi / Ay- Jüpiter üçgeni (11:44) Ay- Merkür üçgeni (19:05) Ay- Venüs karesi (23:36)
"kalbin ışığı"
Bir çocuğun bakışı, duruşu, gülümseyişi, seni dikkatli dikkatli dinleyişi... Paha biçilmez bir armağandır insana! O saflık, samimiyet, dürüstlük... Savaşı yoktur bir çocuğun, anlamadıkları vardır. Neden böyle olması gerekiyor? Çünkü doğrusu o! Ne ki bu doğru? Bunun böyle olduğuna, olması gerektiğine kim karar vermiş? Bir çocuktan öğrenebileceğimiz çok şey vardır; çünkü o tertemiz bir algıya sahiptir. Zorunluluklar yoktur onun için, arzuları vardır, bu arzular çok saf hislerden beslenir, basit bir sistem çalışıyordur, algıları daha açıktır, olanı görür, olduğunu kabul etmesi gerekenler henüz içine çöreklenmiş değildir. Biz yetişkinler olanı olduğu gibi algılamaktan uzağızdır. Yansımalar ve yansıtmalar içindeyizdir. Geçmiş deneyimlerimizin üzerimizde bıraktığı etkiden sıyrılmak çok da mümkün değildir. "Bunu mu demek istedin?" içinde buluruz kendimizi, geçmişte birisi bize benzer bir durum için böyle bir şey ima etmiştir ve kuyruk acımız devreye girmiştir. Onun ne dediğinde değilizdir. Savaşımız onunla olmaktan çıkmıştır, geçmişimizin gölgesiyledir. Bir çocuk, düşman algılamaz. Yakın hissettiği ve hissetmediği vardır sadece, hoşuna gitmeyeni ortadan kaldırmak istemez, mümkünse oradan uzaklaşır ya da ona yakınlaşıp onunla iletişim kurmaya çalışır. Kiminle savaşıyoruz? Aslında bu savaş kiminle? Neleri kırdık döktük? Şimdi ortalığı nasıl toparlayacağız?
26 Aralık Çarşamba (Merkür günü) Ay: Başak (19:49 itibariyle) (17:35 boşlukta) Güneş: Oğlak Toprak Enerjsi / Ay- Uranüs üçgeni (17:36)
"kalanlar gidenler"
"Durdurun dünyayı, inecek var!" Bir otobüsteyiz. İkili ve tekli koltuklar var. Ön sıralarda ya da arka sıralarda oturuyor olabilirsiniz. Her iki durumun da kolaylıkları ve zorluklarından bahsedebiliriz. Bir muavin servis yapıyor: "Ne içersiniz? Tatlı ya da tuzlu?" Çay, kahve ya da meyve suyu içebilirsiniz. Tuzlu kurabiye ya da meyveli- kakaolu kek! Hangisini istersiniz? Derdimiz bunlar değil tabii! Bunlar gereksiz ayrıntılar olarak görebiliriz; bununla birlikte konforlu bir yolculuğu kim istemez ki! Sıra ancak gelmiş olsa da önemli olan yolculuğun nereye olduğu! Nereye gitmek için bu otobüse bindik? Bu firmayı seçmemizin sebebi neydi? Öyle mi denk geldi? Kalkış saati mi daha uygundu? İlk buraya girdik ve direk buradan mı aldık bileti? Hayat rastlantılardan mı ibarettir yoksa rastlantıları sıklaştıran insanın kendisi midir? Fotoğrafçılık dersinde Mümtaz Hocamız "Sanat rastlantılardan ibarettir, rastlantıları sıklaştıran sanatçının kendisidir." derdi. "Yaşama sanatı" böyle bir şey miydi? Sahi biz ne diyorduk?
27 Aralık Perşembe (Jüpiter günü) Ay: Başak Güneş: Oğlak Toprak Enerjisi / Ay- Güneş üçgeni (04:33) Ay- Jüpiter karesi (13:48) Ay- Satürn üçgeni (13:51) Ay- Neptün karşıtlığı (19:08)
"nereye gidiyoruz?"
"Kıldan ince, kılıçtan keskin" denir. Bu ne anlama geliyor? İncelik gerekliliği ve bunun dışına çıkacak olduğumuzda söz konusu olabilecekler... Güç, onu taşıyabilecek için armağan, taşıyamayacak içinse ağır yüktür. Şans oyunlarında büyük ikramiye kazanan insanların hikayelerinin devamını düşünün. Birçoğu kendisini eskisinden çok daha aşağılara düşmüş bulur. Değerini anlamadığınız bir şeyin sahibi de olamazsınız. Olsa olsa geçip gidilen bir durak olursunuz. Hayy’dan gelip Hu’ya gitmiştir anlayacağınız! Siz de arkasından bakakalmışsınızdır. Bu zeka için de geçerlidir. Kullanamadığınız şeyin esiri olursunuz. Zekanın sembolik karşılığı şeytan, cindir. Bir kişinin zekasından bahsetmek istediğimizde "şeytan gibi, cin gibi" deriz. Onunla sağlıklı ilişki kuramayan bir kişi için, varlığı ancak sorun çıkarır. Yani cin çarpmışa dönmesi işten bile değildir.
28 Aralık Cuma (Venüs günü) Ay: Terazi (22:22 itibariyle) (18:25 boşlukta) Güneş: Oğlak Hava Enerjisi / Ay- Merkür karesi (02:03) Ay- Venüs sekstili (04:51) Ay- Pluto üçgeni (06:04) Ay- Mars karşıtlığı (18:26)
"tuzağın farkına varmak"
Şeytan, nefse karşılık gelir. "Nefsini öldür ölmeden..." diyen Aşık Veysel, "Beni hor görme kardeşim..." diyerek başlar. Değeriniz, sizi değerli kılan şey, kimseyi değersizleştirmez; bilakis değerli olanın farkına varmanızı sağlar. Bu tüm varoluştur; çünkü o her şeydedir ve her şeyin bir araya gelerek oluşturduğu resim, onun kendisidir. O sizdedir ve siz, içinde kendinizi deneyimlediğiniz her şeydesinizdir. Kırıcı olduğunuzda, kırılırsınız. Kırılan ışığınızdır ve kendinizi karanlığın ortasında bulursunuz. Buradan çıkmanın yolu, kalbinizin ışığını yakmaktır. İşe kendinizi sevmekle başlayın. Kendiniz için iyi olanı yapın. Kendiniz için iyi olanı yapacak kadar zekiyseniz, bunun herkes için de iyi olanı yapmak olduğunu anlamışsınızdır ve artık günü kurtarmak için kendinizi türlü çakallıklar peşinde bulmazsınız. Çalan kendinden çalar. Bunu bilmeyenler, bindiği dalı kesmekten öteye geçemez.
29 Aralık Cumartesi (Satürn Günü) Ay: Terazi Güneş: Oğlak Hava Enerjisi / Ay- Güneş karesi (11:34) Ay- Satürn karesi (17:41) Ay- Jüpiter sekstili (17:59)
"zamanın işaret ettiği"
Korkuyorum! Çok korkuyorum! Karanlıktan korkuyorum! Yalnızlıktan korkuyorum! Bazen hatırlamaktan, bazen hatırlayamamaktan korkuyorum. Hatırladıklarımın altından kalkamam diye korkuyorum. Hatırlayamadıklarım, hata yapmama sebep olur diye korkuyorum. Hata yapmaktan değil de hatalarımı telafi edememekten korkuyorum. Bir şeyleri taşıyamamak... Ne olur ki taşıyamasam? Altında ezilsem, üstesinden gelemesem ne olur? Küçük düşsem ne olur? Ayağının altına alsa, üstüme basıp geçse... Ne küçültür beni? Ne bana kendimi değerli hissettirir? Ne bana mutlu hissettirir? Ne benim huzur içinde olmamı sağlar? Vicdan dediğimiz nedir? Hesabı kapatmak için ne gerekir? Hesabı tutan mı hesabı tutulan mı sorumludur hesaptan? Hesabı kim öder? Kredi mi kullanmışızdır yoksa birikimlerimizi mi değerlendirmişizdir? İnsan nasıl birikim yapar? Bu birikim ne içindir? Böylelikle neyin temeli atılmış olur? Bu bana kendimi nasıl hissettirir? En güzel yatırım nedir, neyedir? İnsana şans verilir. Kimi bu şansı değerlendirir. Kimiyse yeni şansın ne zaman verileceğinin peşindedir. Korkunun ecele faydası yoktur. O şans verildiğinde, denemek gerekir. Armağanlar, bunun hemen sonrasında gelecektir.
30 Aralık Pazar (Güneş günü) Ay: Terazi Güneş: Oğlak Hava Enerjisi / Ay- Pluto karesi (10:22) Ay- Merkür sekstili (12:13)
"güneşi hatırlatan"
Bir şeyin ne kadar değerli olduğunu hatırlamak için onu kaybetmek mi gerekir? Bize iyi hissettirmeyen onu kaybetmiş olmamız mıdır yoksa ona geç kalmış olmamız mıdır? Neyin farkında olsaydık bugün ne ile çok daha farklı bir ilişki içinde olurduk? Sağlığımızı mı kaybetmemiz gerekir, sevdiğimiz birini mi, evimizi mi, eşyalarımızı mı, paramızı mı? Ya da dolu dolu şükrederek mi başlamalıyız güne? Haksızlık etmemeyi nasıl öğreniriz kendimize? Ya sevdiklerimize? Ya bizi en çok sevene? Sevginin kendisine... Varoluşun içinde saklı olduğu o sırra, Yaradan’a... Fırtına kopana kadar duamız değildir güneş, fırtına koptuğundaysa tek dileğimiz onun varlığıdır. Ne zaman ürkütmezdi sizi kopan fırtına? Ne kadar iyi ki bunun için yeterli olurdu? Ne zaman sakince fırtınanın dinmesini beklerdiniz ve sizin bunu görüp göremeyeceğinizi? Ölüm ne zaman korkutmazdı sizi? Ölüme uğurladığınız bir kişinin ardından ne zaman gülümseyebilirdiniz? Ölüm neydi? Yaşam neydi? Ölen neydi? Yaşayan neydi? Yaşamı sizin için değerli kılan neydi? Günün sonunda size iyi ki dedirtecek olan neydi?
Dosta selam olsun,
Hüseyin Akdağ
Kaynak: www.anneoluncaanladim.com
Bireysel Doğum Haritası Analiziniz için bizimle
iletişime geçebilirsiniz:
0212 274 08 47 / 0544 798 52 07 www.heraakademi.com
Doğum haritası
analizimiz ile kim olduğunuzu, dışarıdaki kişinin sizi nasıl gördüğünü, neyin size iyi geldiğini,
bunların bir araya geldiklerinde birbirlerini nasıl etkilediğini, sahip olduğunuz potansiyelleri,
yakın çevrenizi, ailenizi, iç dünyanızı, aşkın sizin için ne olduğunu, yaşama nasıl hizmet
edebileceğinizi, partnerinizden aslında ne beklediğinizi, onunla olmanın size sağladığı fırsatları
ve bu durumun sizi karşı karşıya bıraktığı sınavları, yaşamda sizi neye çağırdığını, neyin sizin
ufkunuzu genişletebileceğini, iş ve kariyer hayatınızın önemli sırlarını, arkadaşlık ilişkilerinizi,
neye teslim olmanız gerektiğini ve ruhsal olarak nereden nereye ilerlemenin önemini
bulabilirsiniz.
|