Dünyada olmak
25 Şubat - 03
Mart2019 haftası
26 Şubat Salı 7⁰ Yay 34’ Burcunda Son Dördün (13:27) "yerden
göğe" Bir yol belirir önünde... Nereden nereye? Ne güzel sorudur değil mi? Şöyle bir
uzaklara dalar, derin bir iç çeker ve gülümser. "Nereden nereye?" diye sorar gelip göz göze, belki
bir kadeh tokuşturması çınlar gecenin sessizliğinde, fonda Müzeyyen’in içli nağmeleriyle... Belki
şans eseri bir karşılaşmanın şaşkınlığı duruyordur hala yüzlerde... Babam yay burcudur benim, bir
balık olarak onu anlamak çok kolay olmamıştır, tahminim onun da beni... Yay- balık arasında böyle
bir şey vardır. Her ne kadar ikisi de Göklerin Hakimi Zeus olarak geçen Jüpiter gezegeninin
yöneticisi olduğu burçlar olsa da sürtüşme içindedirler birbirleriyle, yay balığa fazla ateşli,
balık yaya fazla sulu gelir. Yayın coşkusu ve taşkınlığı balığa uzaktır, balığın pusu ve
belirsizliği yaya uzaktır. Yay netlik, yol- güzergah ister. Balık gülümser, nereden gidersen git,
varacağın yer değişmez ki der. Balık haklıdır; bununla birlikte bir yol seçmeli ve varacağı o yere
varmak için bir yerden başlamalıdır. Yay unutmamalıdır, dışarıda bıraktıklarını kendi içinde
bulmadan yol açılmayacaktır.
28 Şubat Perşembe Güneş (balık)- Mars (boğa) Sekstili
(04:32) "ruhun bedenlenmesi" Nereye çağırıyorsun beni? Neden hem çağırıyorsun hem de yavaş
olmamı istiyorsun benden? Bir koşu geliversem, buluversem yanında kendimi olmaz mı? Demek olmaz. Ne
yapayım? Olabildiğince yavaş geleyim; bununla birlikte geliyor olmaktan vazgeçmeyeyim mi? Durma;
bununla birlikte koşma! Ne ilginç! Ne değişecek ki böyle olunca? Daha mı saflaşacağım? Daha mı emin
olacağım? Daha mı dolu olacak yolculuğum? Daha çok şey mi olacak bu yolculukla ilgili
hatırlayacağım? Daha mı çok hatıra, daha mı çok detay, daha mı çok zenginlik... Bir çırpıda
olmayacak mı hiçbir şey? Tadını çıkara çıkara... Hissede hissede... Kokusu üstüne sine sine... Neyin
kokusu? Sevginin, sadakatin, samimiyetin... Bazen o kadar eminizdir ki nereye gittiğimizden, bir an
için durup düşünsek belki de... Başka bir yolculuk yükselir ufukta ve başka yollar açılır başka
kişilere... Buluşuruz tam da eksik bıraktığımız yerde... Şimdi dur, düşün ve derince hisset
sadece... Cevap, dokunmaya cesaret ettiğin yürekte...
1 Mart Cuma Venüs Kova Burcuna
Geçiyor (18:45) "arkadaş olmak" Arkadaş olalım mı seninle? Birbirimizi sevelim. Kim kimi
sevmez ki gerçi? Sevgisizlik nasıl bir şey anlatabilir misin bana? Sevmeme şansı var mı birisinin
birisini? Ne zaman sevgisiz olur bir insan? Seni benim için değerli kılan nedir? Arkamı
kollayacağını bildiğim için mi arkadaşım olarak seçtim seni? Arkalarını kollayanlar mı olacağız yani
şimdi? Kimden kollayacağız? Kim neden bizim ayağıma çelme takıp bizi düşürmek istesin? Ben kimin
ayağına çelme takıp onu düşürmek isteyeyim? Var mı kötülük yapmak istediklerim? Vardır muhakkak...
Olmuştur. Canım yanmıştır ve canını yakmak istemişimdir. Hayatta kalmanın kuralının bu olduğunu
kabul etmişimdir. Aslında arkadaş olmak ne diye düşünüyorum biliyor musun? Aynı yıldızlardan dünyaya
inmiş olmak. Aynı gökyüzünün altındaysak aksi mümkün mü? Aynı yıldızların çocuklarıyken bu kavga
niye? Neden hep birlikte bir şeylerin üstesinden gelmiyoruz? Herkesin şifası birbirindeyken neden
esirgiyoruz bunu birbirimizden? Bunları düşünüyorum. Bu kadar kolayken neden zorlaştırıyoruz? Sevmek
istiyoruz ve kaçıyoruz. Kendimizi kaybetmekten korkuyoruz. Halbuki renklerime büründüğüm kadar
zenginleşmez mi biz? Ah bu ben... Bir de sen... Sen ve ben... Biz... Arkadaş olalım mı? Paylaşalım
mı? Bir şey söylersin sen, bir şey söylerim ben, sen ben olursun, ben sen; değişmiş bir bakmışız
dünya, ne kaybeder deneyen?
25 Şubat Pazartesi (Ay günü) Ay: Yay (23:19
itibariyle) (14:12 boşlukta) Güneş: Balık Ateş enerjisi / Ay- Satürn sekstili (00:20) Ay-
Pluto sekstili (09:17) Ay- Merkür üçgeni (13:14) Ay- Venüs sekstili (14:13)
"dünyada
olmak"
Yol açıldı, hadi geç! Nereye gidiyorum? Kendime... Dünyaya... Orası şöyle bir yermiş,
herkes bir yerde olduğunu zannederken herkes aslında olduğunu kabul ettiği yerdeymiş. Aynı rüyayı
gören bir sürü kişiden mi bahsediyorsun? Kimse aynı rüyayı görmüyor aslında; sadece herkes, herkesin
aynı rüyayı gördüğünü düşünüyor. Senin rüyanda ne var? Dünya diye bir yer var. Burası bir okul!
Öğretmenler kıyafet değiştirmiş, herhangi biri olarak karşına çıkıyor ve sana sanki herhangi
biriymiş gibi bir şeyler söylüyor. Sende onlara herhangi bir kişinin sorduğu herhangi bir şeymiş ki
cevap veriyorsun. Bu senin sınav notun oluyor. Bu okuldan ya mezun oluyorsun ya da ders tekrarı
kaçınılmaz. Güzel olan bir şey var, okuldan atılmıyorsun; bununla birlikte uzaklaştırma
alabiliyorsun. Bir de derse girmeyi reddetme şansın yok; çünkü her yer okul, herkes öğretmen...
Sınıf arkadaşın yok mu? Olmaz mı? Var. Sadece ikisini birbirinden ayırt edemiyorsun. Yani hep
saygılı olmak durumundasın; çünkü davranış notu da var. Bu hep böyle mi? Çok sıkıcı değil mi? Mezun
olana kadar böyle, sonrası farklı tabii...
26 Şubat Salı (Mars günü) Ay: Yay
Güneş: Balık Ateş Enerjisi / Ay- Güneş karesi (13:27)
"Güneş gibi
parlamak"
İşleyen demir ışıldar sözü gelmiyor mu sizin de hemen aklınıza? Güneş, yaratıcı
güce karşılık gelir. Ego dediğimiz şey tu kaka değildir aslında, ego bizim yaratıcılığımızdır, id
ile süper ego arasında köprü kurarak bizi arzu ettiklerimize ulaştırır. İd, kaba arzudur. Süper ego,
etiktir. Ego bu ikisini göz önünde bulundurarak bir yol çizer. Ego, ide yaklaştığında kişinin
davranışları hayvani bir boyut alır. İçimizdeki vahşi hayvan bizi esir almıştır. Kurt adam hikayesi
de belki bu durumun sembolik bir ifadesidir. Süper ego çok önde ilerlediğinde de toplumsal kurallar
tarafından sınırlandırılmış olma durumunu yaşarız. Kişinin kendi sınırlarının farkında olarak bu
sınırların ötesine geçebilecek yöntemler geliştirmesi, burada sosyal zekasını da devreye alabilmesi
onun yaratıcılığını kullanabilmesi anlamına gelir. Kendin olmanın bizi açık hedef haline
getireceğini düşünürüz. Farklılık ilk bakışta tepki toplasa da insanın yolculuğunda temel
ihtiyaçtır. Arzularını öyle gerçekleştir ki sen kendini bulurken seninle olmaktan mutluluk duyanlar
da kendi kanatlarındaki gücün uyandığını hissetsinler!
27 Şubat Çarşamba (Merkür
Günü) Ay: Yay Güneş: Balık Ateş enerjisi / Ay- Neptün karesi (05:15) Ay- Jüpiter
kavuşumu (16:32)
"denizlerin sakladıkları"
Deniz neler saklıyor olabilir
derinliklerinde, hiç düşündünüz mü? Deniz uzun etekleri olan, dalgalı saçlarına yosunlar takmış bir
kadın gibi gelir mi size de? Deniz kokulu, derin bakışlı bir kadın... Uzaklara dalıp gitmek deyince
ufku hatırlamaz mı insan? Ufka bakınca neyi görürüz? Eğer bir kıyı şeridindeyseniz, deniz ile göğün
birleştiği o çizgiyi görürsünüz. Gök Kraliçesi nasıl ki ışıl ışıl yıldızları takmıştır saçlarına,
gece mavisi elbisesini giymiştir üzerine, Ay’ın zarif ışığı süzülüyordur gözlerinden gözlerinize,
Deniz Kraliçesi de tüm sakinliğiyle dikiliyordur karşınızda, tatlı tatlı dövüyordur kıyılarınızı
işte! Bu size fırtınanın kopmayacağını düşündürmesin. Deniz Kraliçesi, Gök Kraliçesi kadar sakin
olmayabilir. Güneş onun kalbinden yükselir, kalbinde batar. Geceye kapıyı açan da odur, geceyi
uzaklara uğurlayan da... Deniz Kraliçesi, karanlığı da aydınlığı da içinde taşır. Kimi yağıp esip
gürler, kimi sakin sakin üzerinde gezinen gemilerle sohbet eder. Yolculuktur bu, anlamalıdır onun
dilinden... Gök Kraliçesi için karanlık ve aydınlık yoktur, biz onu bazen doğan günün sırrıyla,
bazen de üzerimizi örten gecenin karanlığıyla görürüz. Deniz Kraliçesi bizi tanır, bizimledir. Onun
dili, zamanın; onun dili, yaşamın dilidir.
28 Şubat Perşembe (Jüpiter günü) Ay:
Oğlak (08:47 itibariyle) (08:15 boşlukta) Güneş: Balık Toprak enerjisi / Ay- Merkür karesi
(03:10) Ay- Uranüs üçgeni (08:17)
"bilmenin sırrı"
Dünya dediğimiz bu gezegende, yer
çekimi denen bir büyü vardır. Zaman bunun ürünüdür. Sanki bize hep ona döneceğimizi hatırlatır. Ben
seni besledim ve bir gün seninle besleneceğim. Yaşayan Toprak Kral mıdır? Bizlerse yaşadığını
sananlar mıyızdır? Görmek için bir göz çizdik kendimize, bu gözle bitmez dedik, bir kulak, bir dil,
birer el ve parmaklar derken, kendini mi yarattı insan? Varoluş koca bir sırdır. Öyle çok anlatım
mevcuttur ki bununla ilgili! Kim bilir ne deniyor ve biz onu ne denmiş olarak kabul ediyoruz.
Yıldızları inşa eden, dünyayı da inşa etmiş olsa gerek. Neden bir dünya, neden içinde biz insanlar?
Küçük bir dünyada, küçük bir gözlemin edinimleri... Koca bir evrende daha farkında olmadığımız neler
var kim bilir? Nice nesiller bu sırra vakıf olmadan geçip gitmiştir ya da bu sırrı bilerek dünyaya
gelmiş ve hatırlayarak buradan ayrılmıştır. Bizler buraya bir yolculuğa çıkıyor, buranın sınırları
içine girdiğimizde her şeyi unutuyor ve buradan çıkarken mi hatırlıyoruz? Ölüler diyarı diye
bildiğimiz uzayın sonsuz boşluğu mudur? Yoksa onlar bizden çok daha fazla yaşıyordu da bizim
boyutumuz onları algılamaya mı yetmiyordu? Sahi yıldızlar bize ne diyordu?
1 Mart Cuma
(Venüs günü) Ay: Oğlak Güneş: Balık Toprak enerjisi / Ay- Mars üçgeni (04:25) Ay- Güneş
sekstili (05:09) Ay- Neptün sekstili (16:38) Ay- Satürn kavuşumu (20:22)
"yolun
çağrısı"
Bir şey yapmam gerek ama ne yapmalıyım? Bir yerden başlamam gerek ama nereden
başlamalıyım? Bir yere çağrılıyorum ama burası neresi, oraya nasıl gidileceğini nasıl bulmalıyım?
Düşünüp duruyorum ve fark ediyorum ki bir arpa boyu yol kat edemiyorum! En azından ben böyle
olduğunu düşünüyorum. Sonra fark ediyorum ki öyle değilmiş. Zaman bir şeylerin önünü açıyor. Acele
etmek yetiştirmeyi, yetişmeyi beraberinde getirmiyormuş. Vaktinden önce açmıyormuş bir çiçek, zamanı
oluyormuş her şeyin, bunu anlamak gerekiyormuş. Ben bir tohummuşum ekilen dünyaya, tam açacağım bir
soğuk vuruyor yapraklarıma, gecikiyor olsa da bahar bitmiyormuş aslında. Tek bir baharı olmuyormuş
insanın, her baharda yaşıyormuş, her sonbaharda her solanla o da soluyormuş. Bir şeyler yapmak
gerekiyormuş, bazen de durmak, durmak ve beklemek, uyanmak ve etrafa buradan bakabilmek. Yol bazen
dur dermiş insana, böyle alelacele nereye?
2 Mart Cumartesi (Satürn günü) Ay: Kova
(21:06 itibariyle) (20:45 boşlukta) Güneş: Balık Hava enerjisi / Ay- Pluto kavuşumu (05:48)
Ay- Merkür sekstili (18:54) Ay- Uranüs karesi (20:47)
"yıldızların bildiği"
Ölüyorum
dediğinde yukarıdan bir sesin demek bunu hak ettin, kutlu olsun dediğini hayal edebiliyor musunuz?
Ölenin arkasından mevlit okunur ve mevlit “doğum, doğum yeri ve doğum vakti" anlamlarına gelir. Bu
boyuttaki doğumumuzun bir boyuttaki ölümümüz olabileceğini düşündünüz mü hiç? Bu boyuttaki
ölümümüzün başka bir boyuttaki doğumumuz olabileceğini? İyi ki öldün yani doğdun. İyi ki doğdun yani
öldün. Doğum ve ölüm gizemi, yaşamın sırrını da içinde barındırıyor olsa gerek! Doğum olup bakmak,
ölüm olup bakmak... Doğandan bakmak, ölenden bakmak... Erken doğum, erken ölüm var mı yoksa her şey
tam zamanında mı oluyor? Ölmeden önce ölünüz diyen ne demek istemiştir öyleyse? Bir hayata kaç
doğum, kaç ölüm sığar? Yıldızlar köşeye sıkıştırdığında bizi, ne ister bizden? Ölüm ne zaman hak
ettiği saygıyı görür? Ne zaman zamansızdır? Zaman yaşayanın sırrıysa ölü olan hangi sırla nefes
alır? Nefes yaşam mıdır yoksa çok daha derin bir anlamı mı vardır? "Olmaya devlet cihanda bir nefes
sıhhat gibi!" Sıhhat "esenlik, sağlık" anlamına geldiği gibi "gerçeklik, doğruluk" anlamına da
geliyor. Gerçek olan, doğru olan neydi? Bunu kim, nasıl, ne zaman hatırlayabilirdi? Daha ne kadar
bekleyecekti? Yıldırım bundan mı düşecekti? Gök gürültüsü uykuda olanları uyandırmak için miydi? Bu
kalbi durmuş olana verilen elektro şok gibi düşünülebilir miydi? Gökyüzü hep nöbetteydi.
3 Mart Pazar (Güneş günü) Ay: Kova Güneş: Balık Hava enerjisi / Ay- Venüs
kavuşumu (00:02) Ay- Mars karesi (20:53)
“iki ileri bir geri"
Sev beni! Çok sev! Buna,
bu denli duyulan ihtiyaç insana neyi hatırlatır? Sevmek, yolların sizi birleştirdiği bir limanda,
birlikte çıkacağınız bir yolculuğun farkına varmak değildi de neydi? "Merhaba, siz de mi oraya
gidiyorsunuz?" "Evet, yoksa siz de mi?" "Evet." "Ne güzel, neydi sizi bu yolculuğa
çıkaran?" "Hayat!" "Benim de öyle, ne tesadüf!" "Tesadüflere inanır mısınız?" "Kalbim
inanmaz; bununla birlikte galiba beynimin buna inanmaya ihtiyacı var. Siz?" "Ben inanırım. Güzel
tesadüfleri seviyorum." Denizi sakin olduğu için severseniz, ilk fırtınada alabora olmanız işten
bile değildir. İnsan, deniz gibidir. Bir tarafı sıcak ve aydınlık, bir tarafı soğuk ve karanlık... O
soğuk ve karanlık tarafına dalar dalgıçlar; çünkü birbirinden güzel renkler orada saklıdır. İnsanın
karanlığı, kendisinin bile farkında olmadığı zenginlik ve orada kaybolma ihtimali... Bir hayata
sığmaz ki ruh! Bir hayat kaç ruha ev sahipliği yapabilir? Kaç kişi aynı kıyafetleri giyerek yaşamına
hangi serüvenleri çakabilir? Bir kıyafet kaç kişiye tam oturabilir? Bir tiyatro oyununa kaç oyuncu,
kaç sahne hayat verebilir? Yaşayan oyun mudur yoksa oyunu canlandıranlar mı? Bugün hangi kıyafet
üzerinize yapıştı? Ne zaman çıplak kaldınız ya da buna daha ne kadar vardı? Dokunmak ne zaman
uyanmak ya da uyandırandı? Neye sahip olmayı insan kendine hayati kıldı da bu onu neleri kaybetme
noktasına taşımaktaydı?
Dosta selam olsun,
Hüseyin Akdağ
Kaynak: www.anneoluncaanladim.com
Bireysel Doğum Haritası Analiziniz için bizimle
iletişime geçebilirsiniz:
0212 274 08 47 / 0544 798 52 07 www.heraakademi.com
Doğum haritası
analizimiz ile kim olduğunuzu, dışarıdaki kişinin sizi nasıl gördüğünü, neyin size iyi geldiğini,
bunların bir araya geldiklerinde birbirlerini nasıl etkilediğini, sahip olduğunuz potansiyelleri,
yakın çevrenizi, ailenizi, iç dünyanızı, aşkın sizin için ne olduğunu, yaşama nasıl hizmet
edebileceğinizi, partnerinizden aslında ne beklediğinizi, onunla olmanın size sağladığı fırsatları
ve bu durumun sizi karşı karşıya bıraktığı sınavları, yaşamda sizi neye çağırdığını, neyin sizin
ufkunuzu genişletebileceğini, iş ve kariyer hayatınızın önemli sırlarını, arkadaşlık ilişkilerinizi,
neye teslim olmanız gerektiğini ve ruhsal olarak nereden nereye ilerlemenin önemini
bulabilirsiniz.
|