Aklın kervanı
21 Ocak - 27 Ocak
2019 haftası
21 Ocak Pazartesi 0° Aslan Burcunda Tam Ay Tutulması (07:15),
Venüs (yay)- Neptün (balık) karesi (06:14) ve Mars (koç)- Satürn (oğlak) karesi
(13:47)
"zafere giden yol" Hayat memat meselesi! Hayatta kalmalıyım! Gerekirse
vurup parçalamalıyım! Kime hesap vereceğim ki! Kimse görmemişse, kimse bilmiyorsa... Sen görürsün,
sen bilirsin. O sen öyle büyüktür ki aslında, içine her şeyi alır. Her şey olarak sende bir sen
vardır. Çok da içeri değil, gayet aşikar! Onun gözlerinin içine bak. Ne görüyorsun? Korku mu? Bu
korkunun üstesinden nasıl gelebilirsin? Nereye çağırıyor olabilir seni? Korkutan, ölüm mü? Kaybetmek
mi? Yenilmek mi? Ya her şey bitseydi? Tüm sevdiklerin seni bırakıp gitseydi? Sahip olduğun her şeyi
kaybetseydin. Bir hırkan kalsaydı, bir de sen olsaydın. Adına derviş deselerdi. Nedir derviş olmak?
Nedir insanı derviş yapan? Çile çekmekle mi açılır kalbin kapıları? Çileyi çile yapan, bize bunun
adını çile koyduran nedir? Hiç kimse olmadığında, hiçbir şeyin kalmadığında, çilekeş mi olursun
yoksa özgür mü? Ne için mücadele etmen gerekiyordur? Hayatta kalmak için mi? Güvende olmak için mi?
İyileşmeyen yara var mıdır? Yaranın iyileşememesinin sebebi tekrar tekrar aynı yerden darbe alması
mıdır? Beden dediğimiz kıyafet mi bizi biz yapar yoksa biz onu taşıyabildiğimiz kadar mı anlamlıdır?
Bedeni taşımak nasıl olur? Bir kıyafeti taşımak... Kalıbının adamı olmak nedir? Bu kalıp hangi
işlemlerden geçerek daha farklı bir hale getirilebilir? Böyle bir seçenek var mıdır? İhtiyacım olan
nedir? Neyi unutup da bir arbede içine girilir ve burada insan her şeyi unutup boş boş bakan
gözlerle neyin çığlığı içindedir? Ben buraya ne için geldim? Dünya deneyimini anlamlı kılacak olan
nedir? Hangi yanılsamanın içinde kayboldum? Ne ile kandırdım kendimi? Ne ile kandırılmama izin
verdim? "İyi olmak" diye bir şey var mıydı? Yoktu. Kiminin iyisi kiminin kötüsüydü. Savaşmak,
mücadele etmek akıl ile olduğunda her şey yerini bulurdu. İyi ve kötü bir tek gerçekliğin birbirini
tamamlayan iki parçasıydı. Kötü beni iyileştirebilirdi. Panzehrin de zehirden yapıldığını hatırlayın
ve zehirli bir şeyin bir hastalığın ilacı olabildiğini... Öyleyse bana zarar verdiğini düşündüğüm
beni bir başka konuyla ilgili iyileştirmekte olabilir miydi ve bedenim, ruhum bunun üstesinden
geldiğinde, bir taşla iki kuş mu vuruluyor oluyordu? Hiç hastalanmamış olan bir bünye mi yoksa
hastalıkların üstesinden gelebilmiş bir bünye mi daha sağlıklıydı? "Acıdan geçmeyen şarkılar biraz
eksiktir." diyen Sezen bize ne demek istiyor olabilirdi? Acı, sancı, doğumun bir parçası mıydı? İzin
verdiğimizde akıp gidiyor tuttuğumuzdaysa düğümleniyor muydu? Neye tutunduk? Hangi iyilik
oyunlarımızın içinde hangi korkularımızı saklı tuttuk? Çok mu iyiydik? Hep iyilikten miydi? Çok mu
korkaktık? Hep korktuğumuzdan mıydı? Samimiyet neredeydi? Gerçek olan neydi? Bu ilişki kiminleydi?
Herkes olup bedenlenen ve her şey olup da bizimle iletişim kurabilen kimdi? Onu bizden ayrı düşünmek
mümkün olabilir miydi? Öyleyse bizi ürküten neydi? Ne zaman, nasıl bunun üstesinden gelinebilirdi?
Korku olmasaydı motivasyonumuz, neler değişirdi? Beni kaybetmekten korktuğun için değil, sadece şu
an bunu yapıyor olmaktan mutluluk duyduğun için bana sarıl! Bana kızdığında söyle bana seni kızdıran
şeyi! Söyle sadece, suçlama! Hata yaptığın için seni artık sevmiyorum deme! Hata yapmadığı için
sevilmez kimse! "Ne kadar kötü kokarsa o kadar iyi..." Çünkü bunun adı yaşam, yaşamak... Çekinecek
bir şey yok. Kalbin yolu zaten bilir. Ona kulak verdiğinde her şey kendiliğindendir.
22 Ocak Salı Venüs- Jüpiter kavuşumu (yay) (14:25)
"Yaşamak öyle güzel
öyle derin Bir dostun sıcacık merhabasında Yürekten gülüşünde Yaşamak güzel şey" (Gülten
Akın)
Ne için buradayız? Neyi paylaşıyoruz? Paylaşmaktır anlamlı kılan? "Paylaştıkça
artan tatlar..." Kimse olmasaydı üzerinde, bir başımıza olsaydık, nasıl bir yer olurdu yeryüzü?
İnsanın insana, insanın insanda duyduğu heyecana, insanla yaşadığı deneyime, onunla seyrettiği
gerçekliğe ihtiyacı var. "İnsan kendini ancak insanda tanır." der Goethe, siz insanda kendinize dair
nelerin farkına vardınız? Ben ahlak timsali olmadığımızı, hepimizin gözettiği çıkarları olduğunu,
buna çok farklı kıyafetler giydirdiğimizi, süsleyip püslediğimizi gördüm. Ahlak nedir? Ahlak öğrenen
bir şey midir yoksa akıl sahibi herkesin mümkün öngörüsü müdür? Kırıp dökmek mi çıkıp gitmek varken?
Akıl, yollar bulur. Sevgi dediğimiz şey, akıl ile olur. Kalp akla teslim olur. Ona güvenir. Akıl
kalbe teslim olduğunda her şey kontrolden çıkabilecek bir hal alabilir. Orada tüm karanlık gözler
önüne serilir. İyi huyluluğumuzun ardındaki kirler, çöpler... Bunu yok saymak, bastırmak değildir
bizi ahlak sahibi yapan, bunu bilerek ipleri ele almaktır. Salt iyilik olsaydı yolumuz, melek olarak
bedenlenirdik. Biz melek değiliz, insanız. İyi de kötü de var bizde! Bunun farkında olma gerçeğinin
ötesine geçtiğimizde, diğer uca yaklaşırız. Ben iyi bir insanım; bununla birlikte o kötü deriz ve
ister istemez ona diş bilemeye başlarız. İyi olmak ya da iyice bir şeyler yapmaya çalışıyor olmak
bir seçimken bizimle aynı seçimi yapmamış kişilere kızgınlık doğar içimizde! İyi olmak bu kadar
güzel bir şeyse neden güzel olanı seçmiş olmanın huzurunu yaşamak varken birden ali kıran baş kesen
oluyoruz? Yapamadığımız, yapmamamız gerektiğine inandırıldığımız, aslında sonuçlarından kaçındığımız
için bastırdığımız kötülük bizi iyiliğe değil bir gün limanları yakmaya götürür. Kötüsüyle barışan,
samimiyetin içindedir. Bu bir bilinçtir. Bir gün herkes oraya gelir. İyi ve kötü yoktur. Yol vardır
ve herkes gittiği yolca bir yerlere gelir. Arka sokakları tercih edenler, oranın kurallarıyla
oynamayı kabul etmiştir ve kimse onları yargılama hakkına sahip değildir. Adalet kötünün değil,
akılsız olanın elini kesecektir. Akılsızlık, bilinçsizliktir. Bilinçsizce yapılan her şey, bir gün
fire verecektir. Şeytanı yenmek, kibri aşmış olmayı gerektirir ki kibrin ne olarak cereyan edeceği
hiç belli değildir.
23 Ocak Çarşamba Merkür (oğlak)- Uranüs (koç) karesi
(13:13)
“Dünya ışığını dışarıdan alır"
Dünya’nın kendine ait bir ışığı yoktur. O
ışık ona dışarıdan gelir. Dünya o ışığı kullanarak bir hayat inşa etmiştir. Bitkiler, hayvanlar ve
insan... Güneş, dünyadan kat be kat daha büyüktür. Öyle güçlüdür ki etrafında dünya gibi birçok
gezegen mevcuttur. Güneş bir yıldızdır. Güneşten belki çok daha büyük başka yıldızlar vardır,
takımyıldızları... Galaksiler... Bizim dışımızda olan bir şeyler, bizde olan bir şeyi uyandırmak
için olabilir mi? Güneş, dünyadaki yaşamı mı uyandırdı? Saklı olanı? İlk bakışta fark edilmeyeni?
Bugün ne sizdeki neyi uyandırmaya çalışmış olabilir? Uyandı mı?
24 Ocak Perşembe Merkür
Kova Burcuna Geçiyor (07:49)
"zamanı aşmak"
Bugünden bakmamak, dünden bakmamak;
yarından bakmak! Yarından bugüne bakmak! Binlerce yıl sonraya varmış olsaydı insan, bugüne dönüp
baktığında gördüğü ne olurdu? Neler değişmiş olurdu? Ne bu değişimin temellerinin atılmasını
bekliyordu? Bu temeller çoktan atılmış mıydı? Bizim sadece üzerine inşa etmemiz gereken bir yaşam mı
vardı? Bu inşa da çoktan başlamış mıydı? Uzay çocukları mıydık biz? Yıldız çocukları mı? Annemizin
rahmine düşen yıldız tohumu muyduk? Uyanmamıza ne kadar vardı? Uyanık mıydık? Yoksa işgüzarlıktan
ölüyor muyduk? Yarın çığlık mı atıyordu? Gelecek neydi? Zaman neydi? Her şey bir oyundan mı
ibaretti? Birileri yıllar sonrasını yaşıyorken birileri hala yıllar yıllar öncesine sıkışıp kalmış
olabilir miydi? Takvim yapraklarından çok daha fazlası mı vardı? Yapmaya çalıştığımız gemi, zihnin
kendisi miydi? Yolculuk vakti miydi? Şimdi mi?
25 Ocak Cuma Mars (koç)- Jüpiter (yay)
üçgeni (19:53)
"yeni ufuklar"
Yelken aç yarına! Bugünden başla bu yolculuğa!
Bugünden geçmişin derinliklerine in! Orada zaman tohumunu bul. Her şeyi başlatan o! Siyah bir taş!
Ya da beyaz! Ne fark eder ki! O senin kaderin, döngülerin... O taştan mı ibaret her şey? Evet! Sen
de o taştan ibaret olabilir misin? Bir rüya mı bu? Uyandığımızda nerede buluyoruz kendimizi? Sonra
ne yapıyoruz? Gördüğümüz bu rüyayı nasıl yorumluyoruz? Haberci bir rüya mı yoksa yorucu bir günün
karmaşası mı çökmüş üzerimize? Açılan bir kapı var önümüzde! Ya o kapıdan geçeceğiz ya da bir başka
sefere diyeceğiz. Kimimiz iyi ki yapmadık, kimimiz iyi ki yaptık diyeceğiz. Neyse ne! İyi ki! Sırada
ne vardı şimdi? Hepsi devinim içindi. Nerede hareket, orada bereket denmemiş miydi? Bereket neydi?
Bereket, insanın öğrendikleri, geliştirdikleriydi ki bunu değerli kılan da tüm bu deneyimin
hatırlayışlara vesile olabilmesiydi. O zaman kapı açıldığında bu kapının nereye açıldığı fark
edilebilirdi.
27 Ocak Pazar 7° Akrep Burcun Son Dördün Ay Fazı (23:10)
"görünenin
ardındaki"
"Yaktım gemilerimi Dönüş yok artık geri Tak etti canıma bu maskeli
balo Bu maskeli balo Ve onun sahte yüzleri" (Murathan Mungan)
Toprak, suyu uyandırır.
Su, ateşi ve ateş, havayı... Dört, bir olduğunda uyanan, ruhtur. Ruh, sonsuz ve sınırsız güçtür.
Kılıç, ustanın zaferi, aceminin sonudur. Toprak, dünya deneyimidir. Su, bu deneyimin uyandırdığı
histir. Birçok farklı deneyim, aynı hissi uyandırabilir. Aynı his, birçok kez benzer bir deneyimin
içinde kendimizi bulmamıza sebep olabilir. Ateş, hissin bizi götürdüğü eylemdir. Eylem, düşünmeyi
beraberinde getirir. Hareketi olmayan, durgundur. Hareketin büyüklüğü değil, derinliği değerlidir.
Orada bir yere dokunulur ve buradan akan bir şeyle dolar insanın içi, onun adı hayattır. Hayat dolu
olmak buradan mı geliyor dersiniz? Ruh, hayatın saklı olduğu yerdir. O uyanmadığı müddetçe alınan
yol, bir toz tanesinin havada aldığı yoldan fazlası değildir ki bu da sadece kedinin dikkatini
çekebilir. O kedi, doğanın kendisidir. Doğa, yaşar ve yaşatır. Yaşamayansa bunun ne anlama
geldiğinin asla farkına varmayacaktır.
21 Ocak Pazartesi (Ay günü)" Ay: Aslan
(05:54 itibariyle) (03:48 boşlukta) (Tam Ay Tutulması 0⁰ Aslan 51’ 07:15) Güneş:
Kova Ateş enerjisi / Ay- Uranüs karesi (03:49)
"yaratıcılık"
Aklından geçen her şey
gerçekleşiyor olsaydı ve sen aklından geçenleri kontrol edemiyor olsaydın! Ne yapardın? "Jumanji"
diye bir film vardı, 2000’lerin başıydı galiba izlediğimde, bilmem hatırlıyor musunuz? Zarları
atıyordunuz ve ilginç şeyler oluyordu. Öyle böyle şeyler değil! Deli gibi koşuşturan gergedanlar,
tüm evi saran vahşi bittkiler... Oyun bitene kadar olan hiçbir şeyin geri dönüşü yoktu. Oyunu kim ve
kimler başlattıysa ancak onlar bitirebilirdi. Oyun bittiğinde her şey başladığı yere geri dönüyordu,
sıfır noktasına... Böyle bir oyuna cesaret edebilir miydiniz? Hayal gücünüzün sınırlarının
zorlanması... Buna hazır mısınız? Ya olacak şeyin geri dönüşü olmazsa? Ya bu oyun hiçbir zaman
bitirilemezse? Ve zarlar elinizde... Bir kez onları attınız! Şimdi oyuna kiminle başladıysanız onu
bulacak ve zarları bir kez daha atacaksınız. Ya eğlenecek ve devam edeceksiniz ya da bu halde
kalmasına göz yumacaksınız. Ya işin ucunda sizin hatanız yüzünden büyük bir acıya maruz kaldığını
düşündüğünüz birileri varsa? Tanrı sadece eğleniyor mu? Onun bilip de bizim bilmediğimiz nedir? Biz
espriden anlamıyor muyuz yoksa? Bu soğuk ve ruhsuz duruşumuz ondan mı?
22 Ocak Salı (Mars
günü) Ay: Aslan Güneş: Kova Ateş Enerjisi / Ay- Mars üçgeni (04:19) Ay- Venüs üçgeni
(06:43) Ay- Jüpiter üçgeni (07:11)
"görmedim, duymadım, söylemedim"
Gördüklerin,
duydukların ve söylediklerin senin bedeninin uzantıları halini alır. Bu dünya içine ve dünya dışına
seni genişletir. Ya hasat olursun ya da verem otu olmaktan ileri gidemezsin. Bakmak değil görmek,
kulak vermek, ağzından çıkanı kulağının duyması... Ses, düşüncenin materyalize olmuş halidir.
Düşünce, zeka dediğimiz yaratıcı güce işaret eder. Zeka yoksunu olan; yaratıcı güce sahip olmayan,
bunu hak edememiş, bu gücü taşıyamayacak, buna hazır olmayandır. Görmek de duymak da söylemek de
zeka gerektirir. Değilse gördüğün serap, duyduğun kuru gürültü ve söylediğin laf kalabalığıdır. Bir
ifade bir yere oturmuyorsa, var olan ile bağ kurmuyorsa, desteklenmiyor ve üstüne çıkılmıyorsa
tuzaktır. Bu tuzağa düşenler için söylenecek en güzel söz şudur: "Delinin biri bir taş atmış, kırk
akıllı çıkaramamış." Elindeki bilgiyi süzgeçten geçiremeyen, reddettiklerinin kölesi olmaya
mahkumdur. Düşünce okyanusu, insanı, burada saklı büyük bir zenginlikle buluşturabilir ya da onu
boğabilir. Cin olmadan adam çarpmaya kalkışanlar, eninde sonunda duvara toslarlar.
23 Ocak Çarşamba (Merkür Günü) Ay: Başak (05:21 itibariyle) (03:17
boşlukta) Güneş: Kova Toprak enerjisi / Ay- Uranüs üçgeni (03:19)
"düşünce
kirliliği"
Buluş peşinde koşmakla buldumcuk olmak arasında ince bir çizgi vardır. Buluş,
teknik gerektirir. Bir gidişatı vardır. Buldumcuk; yaptım, oldu demektir. Yaptın, oldu! Ne yaptın,
ne oldu? Ne böyle bir ihtiyaç doğurdu? Bu şekilde var olana nasıl bir katkı sağladın? Neyi
kolaylaştırdın? Neyi aştın? Hangi zincirleri kırdın? Hangi yollardan geçtin? Burada kimsenin fark
etmediği neyi fark ettin? Bunu nasıl fark ettirdin? Bu seni nereden, nereye getirdi? Kimi nereden,
nereye getirebilirdi? Basit olanı karmaşık bir hale getirmek, şeytan (nefs) işiydi. Egonun karanlık
yanı! Karmaşık gibi görünen bir şeyi basitleştirmek ve böylelikle çözüm yolları üretmek, işte bu
aklın işiydi! Aklın yolu birdir; çünkü o çözüme gider. Şaşkın olan kararsız kalır; çünkü o neyin
daha doğru olduğunun peşindedir. Bir tek doğru vardır, soruyu anlamak ve gerekli cevaba ulaşmak!
Cevap yoktan var edilmedi, var olan da yok edilmemişti, tam da orada bir yerdeydi, sorunun oluştuğu
kelimeler, cevaba açılan kapının kendisiydi ve oraya hiç de uzak değildi.
24 Ocak
Perşembe (Jüpiter günü) Ay: Başak (15:48 boşlukta) Güneş: Kova Toprak enerjisi / Ay-
Satürn üçgeni (03:56) Ay- Neptün karşıtlığı (04:54) Ay- Jüpiter karesi (07:40) Ay- Venüs karesi
(10:27) Ay- Pluto üçgeni (15:50)
"tam anlayacağım bir gülme geliyor"
Ortalık bir
karışmış bir karışmış ki sormayın gitsin! Ağzı olan konuşuyor. Herkes, her şeyi biliyor. Herkes, her
konuda otorite! Yetersizlikten kırılanlar, yeterliliklerine sizi inandırmak için yapmadıklarını
bırakmıyorlar; ne de olsa zafere giden her yol mübah! Artık korkularından mı girersiniz,
korktuklarından biri haline mi gelirsiniz, evrensel süreçlerin size kazandırdığı sözüm ona bilgeliğe
dayanarak ağzını burnunu dağıtmayı mı seçersiniz... Giderin bini bir para! Senin de pek altta kalır
yanın yok mu diyorsunuz? Herhalde! Dinsizin hakkından imansız gelirmiş. İşte böyle diye diye, geldik
bu hallere... Ne varmış canım halimizde diyenleri duyar gibi oluyorum. "İyisin tabi!" diyor
sanatçımız! İyiyiz, iyiyiz, çok şükür! Denizler durulmaz dalgalanmadan! Sörf tahtasının üstünde
durmayı başaramayanlar, suyu boylarlar. Bu yetenek işi değil, gelişim işidir.
Geliştiremediklerimizden misiniz? Geliştiririz. Gelişi güzel olmadığında bu hallerimiz, gelişiriz. O
zaman kalifiye hizmet verebilir ve artık kimseden merhamet dilenmeyiz. İnsanın mihrabı, onun
vicdanıdır. Nur da onun rahatlığı olur. Ne dersiniz?
25 Ocak Cuma (Venüs günü) Ay:
Terazi (06:02 itibariyle) Güneş: Kova Hava enerjisi / Ay- Merkür üçgeni (08:55) Ay- Güneş
üçgeni (14:48)
"anlamaktan öldü"
Onu anladı, bunu anladı, ona kızamadı, buna kızamadı;
kendini anlamadı, kendine kızdı, öldü. Allah rahmet eylesin! Merhumu nasıl bilirdiniz? Pek
anlayışlı! Kime karşı? Herkese karşı! Kendine karşı? Kendine hep karşı çıktı. İçinden bir ses bir
şey dedi; oysa ona, nasıl şeymiş o öyle, olmaz öyle şey dedi. "Olmaz böyle şey, Yoksa rüya mı?
Tam mutlu oldum derken, Yıktın bütün dünyamı!"
Neden dersiniz? Mutlu olması için
elinden geleni yaptı; bununla birlikte o öyle olmazdı. Zorla güzellik yani! Güzellik, bir şeyin
kendiliğinden olması ve olan şeyin, insanın üstünden bir yük kaldırmasıydı. Değilse yüklene yüklene
bir yerde bir patlardı ki buyurun cenaze namazına! İşin kötüsü, işin varacağı yer de belli: Ne
şehittir ne gazi... Belki de bazen her şeyi bilmemeli, ben bilmem deyip bir kenara çekilmeliydi.
"Ben bu dertten ölürsem, Söyle Küçük Bey! Hiç mi kalbin sızlamaz, Olmaz öyle
şey!"
Öyleyse "Derdimi ummana (okyanusa) döktüm, asumana (gökyüzüne) inledim!" demeden,
kendimizi uygun kelimelerle ifade etmek hayat kurtarabilirdi. Bizden demesi!
26 Ocak
Cumartesi (Satürn günü) Ay: Terazi Güneş: Kova Hava enerjisi / Ay- Satürn karesi
(06:10) Ay- Jüpiter sekstili (10:23) Ay- Mars karşıtlığı (10:55) Ay- Venüs sekstili (17:02) Ay-
Pluto karesi (18:30)
"güleriz ağlanacak halimize"
"Şimdi sen söyle öleyim mi?Yoksa
sözümden döneyim mi? Elleri sevsem bunu sen bilsen Ne olur halin göreyim mi? Erkeksen
söyle!"
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın diyesi geliyor insanın da birisine bir şeyi
göstermek isterken biz biz olmaktan çıkıyorsak oturup bir düşünmek gerek! "İyi günde kötü günde,
hastalıkta sağlıkta, andropozda menopozda, hormonların türlü oyunlarında, ölüm ya da bir üçüncü
kişi bizi ayırana ya da biz ten uyuşmazlığı, ilişkinin heyecanını kaybetmesi gibi sebeplerle
ilişkimizin ipini çekene dek...” Elleri sevsen ve bunu ben bilsem, bana size mutluluklar dilemek
düşer. Ben de benim için mutluluğun burada olmadığını anlamış olmanın haklı gururu ya da bu zamana
kadar anlayamamış olmanın ezikliğiyle bir şeyler yaparım. Canım sağ olsun, canımız sağ olsun ayol!
Bizden değerli mi? Ne hali varsa görsün! O görsün, benim görecek şeyim mi kalmadı? Erkekse, burada
erkeklik adamsa ki bu da aslında insansa anlamında kullanılmışsa, bize mutluluk dilemek düşer.
Adamın da mezhebi pek geniş mi derler? Küplere binsem de psikopat demeyecekler mi? Varsın mezhebi
geniş desinler. İnsandır beşer, arada şaşar. Varsın bu da bizim şaşkınlığımız olsun, nasılsa son
gülen iyi güler!
27 Ocak Pazar (Güneş günü ) Ay: Akrep (09:30 itibariyle) (07:19
boşlukta) Güneş: Kova Su enerjisi / Ay- Uranüs karşıtlığı (07:20) Ay- Merkür karesi (19:59)
Ay- Güneş karesi (23:10)
"parçalı bulutlu"
Yağsa yağmaz, dursa durmaz, olsa olmaz,
gelse gelmez, gitse gitmez, kalsa kalmaz... Bu ne ayol! Şeytan diyor... Neyse Şeytan’ın ipiyle
kuyuya inilmez ki onun ipiyle inilen kuyudan da büyük ihtimalle hayır gelmez. Şaşırtalım o zaman!
Sağ gösterip sol vuralım! Tam kafasına geçirmek üzere almış gibiyken sürahiyi, tatlı bir
gülümseyişle soralım: “Su içer misin?" "Tabii" der o da belki, derken koyu bir sohbet... Fazla
iyimser olmuşsam, çıkar giderim belki, küçük bir yer bulurum kendime, saklanırım biraz orada,
herkesten, her şeyden saklanırım, hatta kendimden, düşüncelerimden, duygularımdan, yargılarımdan,
doğrularımdan, yanlışlarımdan, dünlerimden, yarınlarımdan... Bazen yapılacak en güzel şey hiçbir şey
yapmamaktır. Bu sürekli bir şeyler yapmaya çalışacağımızı düşünenleri şaşırtır. Biz kendimize bile
şaşırmış bulabiliriz kendimizi! Ezberleri bozmak iyidir. Hem kendimiz hem de çevremizdekiler için!
Çatıştıklarınızı sevin! Onlar bize büyümenin yolunu gösterenlerdir. Büyümenin sancılı olduğunu kim
inkar edebilir ki!
Dosta selam olsun,
Hüseyin Akdağ
Kaynak: www.anneoluncaanladim.com
Bireysel Doğum Haritası Analiziniz için bizimle
iletişime geçebilirsiniz:
0212 274 08 47 / 0544 798 52 07 www.heraakademi.com
Doğum haritası
analizimiz ile kim olduğunuzu, dışarıdaki kişinin sizi nasıl gördüğünü, neyin size iyi geldiğini,
bunların bir araya geldiklerinde birbirlerini nasıl etkilediğini, sahip olduğunuz potansiyelleri,
yakın çevrenizi, ailenizi, iç dünyanızı, aşkın sizin için ne olduğunu, yaşama nasıl hizmet
edebileceğinizi, partnerinizden aslında ne beklediğinizi, onunla olmanın size sağladığı fırsatları
ve bu durumun sizi karşı karşıya bıraktığı sınavları, yaşamda sizi neye çağırdığını, neyin sizin
ufkunuzu genişletebileceğini, iş ve kariyer hayatınızın önemli sırlarını, arkadaşlık ilişkilerinizi,
neye teslim olmanız gerektiğini ve ruhsal olarak nereden nereye ilerlemenin önemini
bulabilirsiniz.
|