Astroloji tarihinde gezinti…
Sizlere aylardır bu sütunlarda astrolojinin konusu nedir, neleri anlatır, yaşamımızda onu nasıl kullanırız gibi konuları anlatmaya çalışıyorum. Bu hafta ise biraz da astroloji tarihinden söz etmek istiyorum.
Astrolojinin temel konusu insan. Bize sağlayabileceği en önemli yarar ise kendimizi tanımak yolunda bize rehberlik etmek. Bunu yaparken bütünlenmemize ve ruhumuzun evrimini gerçekleştirmesine de yardımcı olur. Astroloji; Yunanca astron yani yıldız sözcüğü ile bilim anlamına gelen logostan oluşuyor. Zodyak ise yaşam çemberi, burçlar kuşağı demek. Burçlar kuşağı on iki burçtan ve güneş sistemimizde bilinen on gezegen ve on iki ev (yaşam alanından) ibaret bir sembolik dil.
Sanıldığının aksine, astroloji mevsimseldir. Yani burçların takımyıldızlar ile bir ilgileri yoktur. Yaklaşık 2 bin yıldır bu zodyak kullanılmaktadır. Astroloji, binlerce yıldan bu yana gökyüzündeki hareketler ve doğanın ritminin izlenmesi ve gözlemlerin istatistiksel bir şekilde tutulup güncellenmesi esasına dayanır. İnsanlar dolunay, yeniay, güneş ve ay tutulmaları gibi gökyüzü hareketlerini inceleyerek, yaşamlarını düzenleme yoluna gitmişler. Sel, kuraklık, nehir taşmaları sırasında gökyüzünde neler olup bittiğini izleyip kaydetmişler. Bu bilgilerin ışığında tarım, göç gibi konularda kararlar almışlar. Ay’a ait ilk gözlemler Paleolitik ve Mezolitik çağlara kadar gider.
İLK YAZILI BELGE Astroloji, önceleri kehanetten sorumlu rahipler tarafından krala tavsiyelerde bulunmak üzere kullanılıyordu. Helen kültürüyle birlikte, halk arasında yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Astrolojiye ait bilinen ilk yazılı belge Babil Kralı Ammişaduga’ya ait “Venüs Tableti”. İ.Ö 17. yüzyıla ait olan bu belgede gökyüzündeki gezegen hareketleri izlenip gözlemler yazılmış, kral ve ülkeyle ilgili öngörülere yer verilmiştir. Kehanet tabletleri dizisinin bir bölümünü oluşturan bu tablet Asur Kralı Asurbanipal’in kütüphanesinde saklanmıştır. Bir insana ait ilk horoskop ise İ.Ö 409 yılında çıkarılmış. Astronominin babası diye nitelenen Ptoleme’nin İ.S. 100’lü yıllarda hazırladığı astronomi ve astroloji kitapları, bugün kimlik kişilik analizlerinde kullandığımız Tropikal Zodyak sisteminin temelini oluşturur. Astrolojinin temel ilkeleri bu bilgilere dayanır. Astroloji, tıp ve psikolojiye katkıları olan bir bilim dalı. Günümüzde astrolojinin finansal, kriminal olaylar, politika, ülkeler, hastalık ve ilişkiler ile ilgilenen uzmanlık alanları var.
Tıbbın babası Hipokrat’ın bir astrolog olduğunu biliyor muydunuz? Psikolojik astrolojinin kurucularından İsviçreli Psikanalist Carl Jung, gezegen devinimleri ile insan deneyimleri arasındaki bağlantıları ve hastalarının yaşamlarındaki kriz dönemlerini doğum haritalarını çıkartarak saptamış çok önemli bir isim astroloji tarihinde. Psikolojik astroloji, sadece yaşanacak olan deneyimleri değil, bunları niçin hayatımıza çektiğimizi ve bundan anlamamız gerekenleri; yani bizim kimliğimize, kişiliğimize, farkındalığımıza katkılarını inceleyen bir bilim dalıdır. Kişilerin kendilerini tarafsızca görüp, potansiyellerinin farkına varabilmelerini ve daha mutlu ve doyumlu yaşayabilmek için bunları nasıl kullanabileceklerini anlatır. Aynı zamanda yaşamımızın hangi dönemlerinde ne tür sorunlarla karşılaşabileceğimize ve kendimizi nasıl değiştirebileceğimize işaret eder. Astrolojinin Amerika’da bir de üniversitesi var; Kepler Koleji. Bu kolej dünyanın ilk resmi astroloji üniversitesi olma özelliğini taşıyor.
BU HAFTA NELER DENEYİMLEYECEĞİZ? Aslan burcunda bulunan Güneş’in, Satürn ile 21 Ağustos itibariyle yapacağı kavuşum, haftanın en önemli açılarından birini oluşturuyor. Kendini ifade etme, ortaya koyma ve otorite konularında benmerkezci yaklaşımlar görülebilir. Aşırı önlem ve nedensiz kuşkular ile kendi kendimizi kısıtlama, öz eleştiride aşırılıklar gündeme gelebilir. Disiplinli bir şekilde bencilliğin üstesinden gelerek saygın ve sorumlu bir portre çizilmesi de mümkündür.
23 Ağustos’ta ise 15:08 itibariyle Güneş, artık Başak burcunda hareket edecek. Görev duygusu ile detaycı, pratik ve verimli bir şekilde yaşantımızı düzenlemek ihtiyacı içinde olabiliriz. Ayrıntılara çok fazla takılıp ağaçlardan ormanı görememek gibi bir sorun yaşamak da olası. Başak burcuna özgü mükemmellik peşinde olmak, eleştirel bakış açısıyla her şeyde bir kusur bulmak, yapamadıklarımız için kendimizi veya başkalarını suçlamak gibi temalar görülebilir.
İkizler burcundaki Mars’ın, Yay’daki Jüpiter’e vereceği gerilimli açı, öncü ve mücadeleci taraflarımızı ortaya çıkaracak. İsteklerimizi korkmadan ifade edebilme ve bunlar için mücadele edebilme gücümüz var. Ancak ortaya çıkan bu müthiş enerjiyi abartmamakta, altından kalkamayacağımız yüklerin altına girmemekte yarar var. Düşünce ve isteklerimizde fanatikleşmemeli, aşırı iyimserlik ve hoşgörüyle yanlış kararlar almaktan sakınmalı ve yükselen enerjimizi olumlu bir şekilde kullanmaya çalışmalıyız.
26 Ağustos’ta geri giden Venüs, Neptün’e zorlayıcı bir açı verecek. Sevgi, ilişkiler, para ve yatırımlar konusunda yanılmalar, karmaşa ya da çözülmeler görülebileceği gibi, sanatsal konularda üretkenlik de ortaya çıkabilir. Bu dönemde ilişkilerde ve sevgide yaşayabileceğimiz hayal kırıklıkları sevgi anlayışımızın gelişmesine, rafineleşmesine neden olacak ve bizi daha çok bütünleyecek bir başka oluşuma yol açacaktır diyebiliriz.
Mutlu ve esen kalın. ,
|