23 Ekim Salı günü 22.15 itibariyle Güneş artık Akrep burcunda yolculuğuna başlayacak. Hepimiz kendi içimizdeki Akrepsi yönlerimizle hareket etme eğiliminde olacağız. Akrep burcu karanlıkların, en kuytularda gizlenmiş gerçekliklerin temsilcisi olduğu için üstü örtülmüş, göz ardı edilmiş konular ve korkularımızla yüzleşme, hatta onlardan özgürleşme zamanı geldi.

Hatırlayacak olursanız, Akrep burcu ve süreçlerinden aylık yorum köşemde söz etmiştim. Şimdi biraz daha konunun içerisine dalıp birlikte bu gizemli burcu keşfe çıkalım dilerseniz. Akrep; su gruplarından, sabit, dişil, güç ve dönüşümü ifade eden bir burç. Vücutta cinsel organları ve jenerasyon sistemini temsil ediyor. Yoğun, manyetik ve tutkulu olan Akrep burcu insanları asla yüzeysel ve sıradan olmazlar. Gizli saklı olanı keşfetmek için içgüdüsel bir istek duyarlar. O nedenle de görünenin ardındaki gerçeği bulmak için sürekli sondajlar yapar, araştırır dururlar. Bu bağlamda onları bir dedektife benzetmek yanlış olmaz. Sürekli olarak bir bulmacayı zihinlerinde tamamlamaya çalışırlar, ta ki işin özüne, gerçeğe ve doğruya ulaşana kadar. Aynı zamanda müthiş bir ruh gücüne, iyileştirme yeteneğine sahiptirler.

YA HEP, YA HİÇ…
Ancak bunun için, içlerinde bir volkan gibi kaynayan bu gücü öncelikle kendilerini tanımak ve karanlıkta kalan yönlerini ıslah edip dönüştürmek için kullanmaları gerekir. Zorlayıcı, iradeli ve gölge yönüyle yıkıcı, despot, takıntılı düşüncelere sahip olabilirler. Onlar için ya siyah ya beyaz, ya hep ya hiç vardır. Çengelini atarak hayatlarına çekmeye çalıştığı insanların duygusal ihtiyaçlarını keşfederek onları kendilerine bağımlı kılabilirler. Yeraltından, belli etmeden çalışabilirler. İnsanlara ne yapacaklarını dikte eder veya dolaylı yollarla, yani taktik ve stratejilerle hatta tuzaklar kurarak istediklerini yaptırtabilirler. İntikamcı, kıskanç ve sahiplenici bir yönleri mevcuttur. Aslında bu dünyaya kendilerinden daha büyük bir güce teslim olmaya, yani kontrolü ve hayatı yönetmeyi bırakmayı öğrenmeye gelmişlerdir. Bunun için de yapmaları gereken, herkesi kendi yollarına bırakmak, kendini dürüstçe ortaya koyarken kendilerine ve diğer insanlara kabul göstermek ve kaybetmeyi göze almaktır. Ancak bu bilinçle davrandıklarında kötücül diye niteledikleri kendi karanlık yönlerine de kabul gösterip dönüşebilirler. Bu denli yoğun ve tutkulu olan bu insanların öfkelendiklerinde veya kendilerini aciz hissettiklerinde yüzlerinde bir maskeyle karşılaşırız. Akrep burcu genelde seksle ilişkilendirilir, ancak bu çok seksi olduklarından değil seks ile sevgiyi-aşkı birbirine karıştıran yaklaşımları yüzündendir. Kendisini cinsel olarak istenir bulduğunda seviliyor olduğunu düşünür, hatta duygusal anlamda güvensizlikler içerisindeyse cinselliğiyle partnerini kendisine bağlamak, bir diğer deyişle seksle kontrol altına almak ister. Oysa yapması gereken, kendini olduğu gibi değerli ve sevilebilir hissetmek, kendisiyle barışık olabilmektir. Burçlar kuşağında Terazi burcuyla başlayan birliktelikler, Akrep burcu sürecinde bütünleşme, kaynaşma ve bir potada erime konularıyla harmanlanır. Bunu yapabilmek için de bir Akrep insanın önce kendisiyle bütünleşmeye, yani kendisini dürüstçe ortaya koymaya, bastırılmış yönleriyle yüzleşmeye ihtiyacı vardır.

AKREP’İN ÜÇ AŞAMASI…
Akrep burcunun ruhsal gelişiminde üç aşama bulunur. Bunlardan ilki; kontrolü bırakmamak için kendi kendisini öldürme aşamasını temsil eden “Akrep” sembolüdür. Diğeri ise; karanlıklardan aydınlığa çıkabilme yetisini ifade eden “Uçan Kartal”, bir diğeri ise kendi küllerinden yeniden doğabilme gücünü gösteren “Anka Kuşu”dur.

Akrep burcunun yönetici gezegenleri Plüto ve Mars’tır. Plüto aslında güneş sistemimizdeki en küçük ve en uzak gezegendir. Ancak etkisi de bir o kadar fazladır. Yenilenmeyi, dönüşmeyi, şekil değiştirmeyi temsil eder. Plüto süreçlerinde arınır ve hayatımızda zamanını doldurmuş, çürümeye yüz tutmuş konulardan özgürleşiriz. Plüto aslında yeni keşfedilmiş gezegenlerden. 1930’da Percival Lowel tarafından keşfedildiğinde dünyanın içinde bulunduğu durum, gerçekten de Plüto’nun sembolizmine uygun olarak karanlıktı ve güç savaşlarıyla doluydu. Avrupa’da diktatörler hüküm sürerken, Amerika ve Avrupa’da mafya yeraltı faaliyetleriyle gücünü hissettiriyordu. Bir yanda büyük ekonomik krizler yaşanırken, öte yanda bilim dünyası atom bombasını keşfediyor, nükleer silahlanma konuları gündeme geliyordu.

Geleneksel astrolojide Plüto, Akrep burcunun bir diğer yönetici gezegeni olan Mars’ın bir oktav büyüğüdür. Mars’ın savaş tanrısı olduğunu düşünecek olursak, temsil ettiği hayatta kalabilme güdüsünü Plüto ile tanımlanan güç savaşları konusuyla bağdaştırabiliriz. Plüto, eski Yunan’da yeraltı, karanlıklar ve ölülerin Tanrısı Hades olarak bilinir. Hades, Poseidon’un kardeşidir ve tıpkı kardeşi Zeus gibi babası Kronos tarafından yutulmuş, kurtulunca da intikam almak üzere yeraltına, karanlıklara gizlenerek oranın yöneticisi olmuştur.

MİTOLOJİ’DEKİ YERİ…
Plüto’nun Mezopotomya’daki versiyonu tanrıça İştar’dır. İştar sevgilisi Tammuz ölünce onu geri getirebilmek için yeraltına, ölüler diyarına iner. Ancak bu iniş sırasında geçtiği her kapıdaki gardiyana sahip olduğu şeylerden birer parça teslim etmek durumundadır. En dibe indiğinde artık ne tacı, ne mücevherleri ne de giysileri kalmış, her şeyini kaybetmiş durumdadır. Plüto transitlerini yaşarken bizler de tıpkı İştar gibi kaybetme duygusunu yaşar, acı çekeriz. Plüto transitleri çok yavaş ilerler. Bu transit sırasında genellikle aciz kaldığımız, teslim olacağımız, dönüşmemiz gereken olaylar veya konular gündeme gelir. Her şeyin kontrolümüzde olduğunu düşündüğümüz bir anda tepe taklak olabiliriz. Plüto’nun doğum ve ölümü temsil ettiğini biliyoruz. Ancak, bu kayıplar salt fiziksel anlamda olmaz. Psikolojik düzeyde de bize ölüm gibi gelebilen kayıplar yaşanabilir. İşimizi değiştirebilir, eşimizi kaybedebilir, anılarla dolu evimizi satıp ondan kopmayı deneyimleyebiliriz. Dahası kendimizle ilgili bazı yönlerimizi de dönüştürüp onlardan ayrılabiliriz. Plüto transiti yaşanırken sahip olduğumuz şeyler anlamını yitirmeye başlar ve biz hayatta bizim için gerçekte neyin önemli ve değerli olduğunu anlayacağımız duygularla yüz yüze geliriz. Bu farkındalıkla yükseliş başlar…

TERAPİ ALMA ZAMANI…
Plüto; günümüzde bilinçaltında gizlenmiş malzemeleri, kendi karanlıklarımızı, içgüdüleri, derinlere yolculuğu temsil ettiği için psikiyatri, psikoterapi ile de ilişkilendirilir. Bir Plüto transiti sırasında bilinçaltının derinliklerine inerek terapi almak da bu transitin ruhuna uygun düşer. Psikolojik astrolojinin babası İsviçre’li Psikanalist Carl Jung’un, doğum haritasında güçlü bir Plüto etkisi mevcut. Jung, sahip olduğu bu muazzam ruh gücünü hastalarını iyileştirmeye yönelterek dönüşümünü sağlamış bir bilim adamı.
 
Plüto enerjisi etkisini birden göstermez, zamana yayılır ve yavaşça ilerlerken kendini hissettirmeye başlar. Plüto, 1996 yılından bu yana din ve inançları temsil eden Yay’daki devinimini sürdürüyor. 2008 itibariyle ise, artık ayakları yere sağlam basan, hedefe yönelik Oğlak burcunda hareket etmeye başlayacak. Zihinsel, duygusal ve ruhsal düzeyde hepimiz yaşamlarımızda yapıcı bir şekilde bunu deneyimleme fırsatına sahip olacak, eskimiş ve bize artık yararı olmayan yapıları söküp atabilecek enerjiyi yakalayabileceğiz.

Hazır Plüto enerjisinden söz etmişken 27 Ekim’de saat 18.27 itibariyle Yay burcunda Plüto’nun Galaktik Merkez ile kavuşacağını hatırlatalım. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgileri Ekim ayı yorum yazımda bulabilirsiniz.

Hepimize kendimizi değiştirebilecek güç, yaşanacak her şeyde bir hayır olduğu düşüncesiyle sevgiler, esenlikler diliyorum.