Eylül nihayet bitti!
Sizi bilmem ama ben bir Boğa burcu insanı olarak özellikle Eylül ayının ikinci bölümündeki ağır ve sarsıcı enerjilerle çok zorlandım! Önce Başak’taki Satürn ile Balık’taki Uranüs tam açı ile karşıt yapmaya başlarken sel felaketiyle karşılaştık.
Ekili dikili alanların zarar görmesi bir yana, ev bark, sahip olunan maddi manevi pek çok şeyin yitirilmesiyle birlikte derin acılar, kayıplar yaşandı. Dede memleketi Selanik’i ziyarete giderken arabayla geçtiğimiz güneşli kıyılar, güzelim sahil şeridi, evler ve bahçelerin dönüşümüzün hemen ardından sellerle telef olduğunu görmek beni derinden üzdü. Biz neşe içerisinde Selanik türküleriyle kendimizi seyahat havasına kaptırıp geçerken selde yitirilen kişiler de evlerinde günlük hayatın akışı içinde, sağ ve esendiler diye düşünmeden edemedim. Üstelik, 2 gün geç dönseydik belki Trakya yollarında sular altında kalan araçlardan biri de bizimki olacaktı! Sahip olduğumuz her şeyi kaybedebiliriz. Evimizi, arabamızı, eşyalarımızı, hatta sevdiklerimizi. Her şeyin geçici olduğu hissi sahip olduklarımızın değerini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Tıpkı gece olmadan gündüzü, soğuk olmadan sıcağı algılayamamamız gibi, kayıplar da var olanı, kalanı daha iyi değerlendirmemizi, anlamamızı sağlıyor. Her kayıp üstesinden gelinmesi çok güç yaralar açsa da içinde çok büyük öğretiler taşıyor. Her ne olursa olsun yaşamaya devam etmek ve o noktada takılıp kalmamak büyük önem taşıyor.
2056’YA KADAR… Uranüs ve Satürn aynı keskin açıyı 26 Nisan ve 26 Temmuz 2010’da son kez çarpıcı bir biçimde hissettirdikten sonra neyse ki 2056’ya kadar bir kez daha karşılıklı gelmeyecekler.
Kişisel olarak baktığımda Eylül ayı boyunca adeta Murphy yasalarını yaşadım. Peşpeşe gelen sağlık sorunları nefes aldırmadı. Önce eşim ciddi bir tansiyon sorunu yaşadı, ardından kızım dışarıda bir restoranda yediği salatadan zehirlendi, bir hafta kadar hasta yattı. Derken babam kayıp düştü, kafası gözü dağıldı. Bu kargaşanın ortasında koşuşturup dururken daha önce hiç başıma gelmemiş bir şey geldi; göz damarlarım genişledi, gözlerim kan içinde kaldı kısaca göz tansiyonum çıktı! Dolayısıyla bir süre bilgisayar başına geçip çalışamadım. Tam, aman ucuz atlattık darken, bu kez annem düşerek omzunu kırdı! Eminim sizler de okurken “insaf!” diye düşünmüşsünüzdür. Bütün olumsuzluklara karşın kendimi her zamankinden daha güçlü ve iyi hissettiğimi söyleyebilirim. Çünkü biliyorum ki Allah daima altından kalkabileceğimiz yükleri verir bize. Acıdan geçmeden acı yenilemez ayrıca. Şükran duyarak, yeterlilik duygusunu geliştirerek yaşamak insanı her zaman her koşulda güçlü kılan sihirli formül bence.
BU HAFTA GÖKYÜZÜ! Bu haftanın astrolojik olarak en önemli olayları ise kısaca şöyle: 4 Ekim’de Koç-Terazi aksında gerçekleşen Dolunay’ın ardından başlayan haftada artık bizden farklı olanla, diğerleriyle birlikte iken kendimiz olmayı ve kendimizi korumayı nasıl sağlayabileceğimiz konusunu düşünmemiz gerekiyor. Aramızdaki farklılıklara karşın nasıl birlikte uzlaşı içerisinde olabileceğimizi göreceğimiz bir Terazi süreci içindeyiz. İlişkiler savunma ve saldırılarla dolu bir savaş alanı değil, emek verilen, ölçü ve dengeyi her iki tarafın da hayrına çalıştıran, kendimizi daha iyi tanımamızı sağlayan geliştirici bir sistemdir. Bazen sevilmesi güç, hatta çok yanlış kişilerle de olabiliriz. Ama bilelim ki bu yanlış kişiler aslında bizim en iyi öğretmenlerimizdir. Onlar sayesinde kendimiz hakkında pek çok şeyin farkına varabiliriz. Hayatın akış içerisinde karşımıza çıkardığı bu insanlar sayesinde yaşanan dersleri kavradığımızda ilişkilerimizi alma ve vermenin doğal bir şekilde geliştiği güzel paylaşımlar üzerine kurulabilir. Her ilişki bir canlı organizma gibidir. Doğar, büyür, gelişir ve zamanını doldurunca veda etmek gerekir. Bütün bu deneyimler bizi üzse de ruhen iyileştirir ve zenginleştirir. İşin doğrusu kendimizi olduğumuz gibi sevilebilir ve değerli hissetmek, kendimizden şefkati esirgememek, kendi kendimizi ruhen beslemektir. Ancak böyle olduğunda içimizdeki sevgi duygusunun çıkmasına, hayata karışmasına ve elbette ki bize geri dönmesine izin verebiliriz.
10 Ekim Cumartesi günü 06:45 itibariyle Merkür’ün Terazi burcuna girmesiyle birlikte Terazi temaları iyice belirginleşiyor. 28 Ekim’e kadar devam edecek olan bu süreçte iletişimde nezaket, ölçülülük, diplomasi, yumuşak tonlar ve eşitlik ön planda. Ancak, nazik ya da uyumlu olayım derken karşımızdaki kişiyle “nabza göre şerbet vererek “konuşmak veya tarafsız ve adil davranmak adına kararsızlık ve tereddüt yaşamak da söz konusu olabilir.
Elinizdekilerin değerini bilmeniz dileğiyle hepinize sağlıklı, sevgi dolu, mutlu haftalar. Esen kalın.
|