Astroloji bir yaşam biçimidir
Astrolojik danışmanlık yaptığımı öğrendiğinde insanlardan genelde şöyle bir tepki alıyorum; “Ooo ne güzel, kendi hayatını buna göre düzenliyor, ne zaman ne olacağını önceden bilebiliyorsundur!” Bu sözlerde doğruluk payı olsa da, işin aslı öyle değil. Zaten geleceği tam olarak tahmin edebilmek mümkün değil...
Evet, güncellenmiş haritalarımız içinde bulunduğumuz döngülere, yaşamın hangi deneyim alanlarında neyin zamanının geldiğine işaret ederler, ama kararlar her zaman için bize aittir. Çünkü insanın istediği hayatı yaşayabilmesi kendisine, seçimlerine, birikimine, kısacası içinde bulunduğu ruhsal gelişmişlik düzeyi ve özgür iradesine bağlıdır. Ama şu da bir gerçek ki, ben astrolojinin rehberliği sayesinde sıkıntılarımı ve beni sabote edebilecek iç çatışmalarımı nasıl aşabileceğimi anladım. Yaşamımda kendi doğama uygun, beni mutlu edecek tercihler yapabildim. En önemlisi; gerçekte ne istediğimle istediğimi sandıklarım arasında sağlıklı ayırımlar yapabilmeyi, aleyhime işleyen yönlerimi fark ederek kendimi nasıl değiştirebileceğimi öğrendim. O yüzden de astroloji hayatımda yaptığım her şeyde kendini hissettiren, doğal bir doku. “Serüven bitti mi, artık hiç hata yapmıyor musun?” derseniz yanıtım elbette ki “Hayır”. Çünkü bir kişinin “Evet, tamam artık oldum” demesi, yok olmakla eşdeğer bana göre. Gelişmenin ruhuna aykırı.
KARAKTERİNİZ KADERİNİZDİR! Hayat dikkat, özen ve uyanık olmayı gerektiriyor. Farklı şekillerde benzer temaları tekrar tekrar hayatımızda görebilmek mümkün. Ancak, artık hemen fark edebiliyor insan. Kısacası, astrolojiyi her şeyden önce kendimizi gerçekten tarafsız bir gözle görebilmek, tanımak ve buradan yola çıkarak diğer insanları anlamak üzere bir rehber olarak kullanmak esas. Modern astroloji “karakteriniz kaderinizdir” söylemini benimser. Hepimiz bizi adeta çağıran bir kadere doğru kendimizi tanıyıp anlayarak, kendimize kabul göstererek ve bu yolda gerekenleri yaparak ilerler, büyür, gelişiriz.
Astroloji, tıpkı hava tahmin raporları gibi, yaşamımızdaki olaylara hazırlıksız yakalanmamıza engel olur. İçgüdüsel bir şekilde ne yapacağını bilip, ona göre harekete geçebilen az sayıda şanslı kişiler de vardır elbette. Modern bir astroloğun doğum haritasını yorumlarken; kişinin karakterine ve kaderine uygun olarak nasıl hareket etmesi gerektiğine, onu güçlendirip motive ederek işaret etmesi ve asla danışanı güçsüz ve inisiyatifsiz bırakacak şekilde kendisine bağımlı kılmaması gerekir. Astrolojiyi hayatımızı yöneten değil, hayatımızı anlamlandırma yolunda işaretler sunan bir sembolik dil olarak değerlendirmeliyiz. Tam tersine bizi yönetmek isteyenler karşısında (kendi korkularımız, zayıflıklarımız, bilinçdışı faktörlerimiz, çocukluk koşullanmışlıklarımız vb.) neler yapabileceğimizi, bunlarla nasıl baş edebileceğimizi gösterme özelliğine sahiptir. Astrolojiyle kendimizi, kendi hayatımızı keşfe çıkarken, tarafsız ve mütevazı bir şekilde yaklaşmak çok önemli. İşin içerisine savunma mekanizmalarımız girdiğinde zorlaşıyor. “Bu özellikler bende yok” diye hemen yadsımak yerine “Bende nasıl görünüyor?” veya “Böyle gözükmüyorsa dış dünyada nasıl gözüküyordur?” diye sorgulayabilmeliyiz. Bunu yapabilmek için her şeyden önce, hayata her zaman baktığımız şekliyle bakmaktan vazgeçmek gerekli.
JÜPİTER’İN MİTOLOJİK ÖYKÜSÜ
Yay burcunun hüküm sürdüğü şu günlerde isterseniz bir de Yay’ın yönetici gezegeni Jüpiter’in mitolojik öyküsüne bir göz atalım. Jüpiter, Babil’de Marduk adıyla tanınıyordu. “Tanrıların Kralı” olarak adlandırılan Marduk’un öyküsü ise şöyle: Bir deniz canavarı olan ölümsüz Tiamat, Tanrılara baş kaldırınca, Tanrılar göklerin kralının oğlu Marduk’u onun üzerine salarlar. Genç Marduk Tiamat’ı yok eder ve onun gövdesinden arta kalanlardan yeryüzünü ve gökyüzünü yaratır. Mitolojik öyküsünden yola çıkarak değerlendirdiğimizde, “Tanrıların Kralı” kimliği ile kendini üstün ve mükemmel, her zaman haklı görmek Jüpiter’in gölge yönlerinden. Jüpiter özellikleri baskın kişiler, dünyayı yönetmeseler bile saygın bir kişi olarak tanınıp itibar görebilirler. Jüpiter içsel rehber ve koruyucu olarak tanımlanan, aynı zamanda da felsefe, din, inanç, geniş çaplı işler, hukuk, yüksek öğrenim ile ilişkilendirilen bir gezegen. Haritalarımızda bulunduğu alanda şans, yarar, bolluk ve ödüller getirirken bizim cömertlik kapasitemizi de ölçer. Bu anlamda yaşam yolculuğumuzda bizim en uygun yolu bulmamızı sağlayan, zengin ve cömert bir ruh oluşturmamıza ve iyi dostluklar bulmamıza yardımcı olan bir yönü var. Jüpiter gezegenlerin en büyüğüdür. Temel fonksiyonu ise, genişletmek ve büyütmek. Gölge yönlerinden olan gereğinden fazla büyütmeyi (abartıyı) salt iyimserlikle verilen sözlerde değil, fiziksel anlamda görünüş ile ilgili olarak da gözlemlemek mümkün. Örneğin; dünyaya yaklaşımım tarzımızı gösteren ve aynı zamanda dış görüntümüz, vücut yapımıza ilişkin ipuçlarını veren birinci evdeki bir Jüpiter transiti, bize yaşam felsefemize uygun olarak kendi kişiliğimizi keşfetme ve geliştirme yolunda destek verirken, bedenimizin de genişlemesine neden olabilir. Latince jove, İngilizce neşeli ve canlı anlamında “jovial sözcüklerinin kökeni Jüpiter’den gelir. Almanca’da ise “jovial” Yay burcunda doğan anlamını taşır.
Jüpiter’in bereketli yönünü Tanrıçalarla girdiği ilişkilerde de gözlemleyebiliyoruz. Onlardan pek çok çocuğu olmuş, ancak Athena hariç hepsine karşı mesafeli ve yüzeysel bir yakınlıkta durmuştur.
Son olarak Jüpiter’in salt Yay burcunu değil, Balık burcunu da Neptün ile birlikte yönettiğini söylemek istiyorum.
Bu haftanın dinamikleri ile ilgili ayrıntılı bilgileri Aralık ayını değerlendirdiğim yazımda bulabilirsiniz.
Sağlıklı ve mutlu bir hafta diliyorum. Esen kalın.
|