İlişkilerde farkında olmadan yaptığımız hatalar
Son günlerde kabullenici olmak kavramı aklımı kurcalıyor. Problemli durumlarda sorunların üstünü kapatacak şekilde, “Aman canım sen de onu böyle kabullen” demek kişiyi esarete sokmaktan başka bir işe yaramıyor.
Bazen insanlar bile isteye ve de buna bir anlam veremeden kendi kendilerini adeta duygusal bir hapishaneye kapatıyorlar. Kim bilir belki de o noktada evren kişiyi bir şeyler anlayabilmesi için bu yola itiyordur, diye düşünmek gerekiyor. Bir duruma, bir olaya teslim olmak derken bundan tıpkı savaş zamanındaki gibi esir olmayı anlamamalıyız. İki tarafın da birbirini ikna etmek için uğraşıp durduğu bir horoz dövüşü süreci yerine, hayatta birlikte yürüyerek, çıkan her soruna anında tepki vererek büyümek ve dönüşmek gerekiyor. Ancak böylece kendi dehlizlerimizden çıkar, kendi hortlaklarımızdan özgürleşiriz.
İlişkiler önemli bir konu astrolojide de. Doğum haritasında eş veya iş anlamında ortaklıkların, birebir ayna tutan yakın ilişkilerin ifade edildiği yedinci ev, günbatımından önce, gölgelerin en uzun olduğu zamanı tanımlar. Psikolojik astrolojinin kurucularından Carl Jung’a göre gölge, bizim bilincimizden en fazla gizlediğimiz, anlamaya ve kendi farkındalığımıza katmaya çekindiğimiz karanlık taraflarımızı temsil eder. Bilinç dışı enerjileri göstermemekle birlikte, en çok açığa çıkardığımız ve başkalarında aradığımız parçalarımızı gösterir. Kendi duygu dünyamız ile ilgilenmediğimizde onlar bilinçdışından çalışır. Ne kadar kendimizden emin gözüksek bile, görmezden geldiğimiz alan bizi yönetir. İlişkilerde gücü ya da seçimleri karşı tarafa bıraktığımızda bastırdığımız konularla yüzleşemeyiz, analiz edemeyiz. Yedinci evde hangi yönlerimizi karşı tarafa bıraktığımızı anlarız. Çünkü ayna tutarak anlamamıza neden olacak türden insan ve olayları kendimize çekeriz. Bunların farkına varabilmek için bir kez geriye çekilip tarafsız bir gözle bakmamız gerekli.
“BEN OLMASAM YAŞAYAMAZ!” Madalyonun bir de öbür yüzü var. Bir şeylerin sonu geldiğinde karşısındakini tümüyle güçsüz konumuna sokan” Bırakırsam hali nice olur, onun o perişan durumuna dayanamam” deyip kaçınılmaz sonu erteleyen o kadar çok kişi var ki etrafta. Aslında bunun altında gizli bir kibir, egosal bir durum olduğunu hiç düşündünüz mü? Kişi o kadar kendini önemsiyor, o kadar güçlü görüyor ki karşısındakini kendisine bağımlı kılan bir duruş sergiliyor. Aslına bakarsanız bu hayatta herkes kendi öyküsünü yaşıyor ve eskilerin deyimiyle “Allah dağına göre kar veriyor”. Kimseye Tanrı kaldırabileceğinden fazla yük yüklemiyor. Önemli olan yaşadıklarımızdan ne öğrenmek durumunda olduğumuzu anlamamız. Hepimiz yaşam denilen bu yolculukta hatalar yapabiliyor, yanlış adımlar atabiliyoruz. Bazen hatalarımızın sonradan ayırdına varabiliyoruz. O zaman bunu nasıl düzeltebileceğimizi düşünmemiz, hatta belki de düşünme tarzımızı değiştirmemiz gündeme gelmeli. Tamamen başa dönüp yaşanmış onca şeyi yok sayarak yepyeni bir şeye başlamak imkanına sahip değiliz belki, ama en azından şu anda artık farklı bir bilinçle değişik bir adım atarak, farklı bir sona doğru yürüyebileceğimizi görebiliriz. Geçmişteki hatalarımızdan ötürü kendimizi veya etrafımızdakileri suçlamanın hiçbir yararı yok. O zamanın koşullarında, o bilinç düzeyinde doğruyu yapamamış olabiliriz. Önemli olan şimdinin donanımıyla neler yapabileceklerimiz.
BU HAFTA GÖKYÜZÜ Haftaya, Balık burcundaki Uranüs ile Yay burcundaki Merkür’ün birbirlerine vereceği gerilimli açı ile başlıyoruz. Bilinen gerçekleri daha farklı bir gözle görmemizi sağlayacak ani uyanışlar yaşayabilir, bizi şaşırtacak haberlerle sarsılabiliriz. Dinlemede sabırsızlık, telaş, yanlış fikirlere inatçı bir şekilde sarılmak, huzursuzluk ve sinirlilik yaşanabilir. Ay’ın Oğlak’ta ilerliyor olması bizi yapmamız gerekenlere yoğunlaşıp disiplinli bir şekilde çalışmaya çağırıyor.
Aylık yorum yazımda ayrıntılı bir şekilde söz ettiğim Plüto-Jüpiter kavuşumu, 11 Aralık’ta 20.18’de 28 derece ile Yay burcunda gerçekleşecek. Önemli farkındalıkların ve olayların yaşanacağı bir sürece giriyoruz. Değişim dönüşüm ve arınmanın temsilcisi Plüto, 12 yıldır yolculuğunu sürdürdüğü din, inanç ve prensipleri temsil eden Yay burcundan, öncü, başarıya endeksli Oğlak burcuna Ocak 2008’de girmezden önce, “en büyük iyi” ve “ en büyük gezegen”, “hoşgörü”nün temsilcisi Jüpiter ile birleşecek. Bu, işe yaramayan prensiplerin elenmesi ve inanç sisteminde dönüşümlerin yaşanması konusunda bir fırsat olabileceği gibi, kitleleri ilgilendiren büyük çaplı olaylara da neden olabilir. Özellikle hava yollarını ilgilendiren kazalar, fanatizm ve terör bir tehlike olarak görülebilir.
13 Aralık’ta Ay artık Kova burcunda. Duygular ve duygusal ihtiyaçlar konusunda mantık ve mesafenin ön planda olacağı, arkadaşlık kapasitemizin yükseldiği ve toplumsal konulara daha duyarlı olduğumuz birkaç gün var önümüzde.
Hepinize mutlu, sağlıklı, kendinizi en iyi şekilde ifade edebileceğiniz bir hafta diliyorum. Esen kalın.
|